4 Ağustos 2007 Cumartesi

Yargıda Demokratikleşme Reformu
































İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER.. II
KISALTMALAR.. VIII

GİRİŞ. 1
I. REFORM KAPSAMINA GİREN ALANLAR.. 3
A. ANAYASAL DÜZEN İÇERİSİNDE YARGININ KONUMU VE YETKİLERİ 3
B. YARGI DÜZENİ 5
C. YÜKSEK MAHKEMELER. 6
1. ANAYASA MAHKEMESİ 7
a. Mahkemenin oluşumu. 7
c. Görev süresinin sınırlanmaması 7
d. Yüce Divan görevi 7
e. Çift dereceli yargılamanın olmaması 7
f. Disiplin suçlarına ilişkin hüküm bulunmaması 7
g. Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi 7
h. Daireler halinde yapılanma. 8
ı. Kararların yazımı 8
2. YARGITAY.. 8
a. Üye seçimi 8
b. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması 8
c. Çift dereceli yargılamanın olmaması 8
d. Soruşturma ve kovuşturma hükümleri 8
e. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 9
f. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği 9
g. Seçim işlerinin çalışmaları işleri aksatması 10
h. Yüksek Mahkeme adının ticari işletmecilikle bir arada anılması 10
3. DANIŞTAY.. 10
a. Üye seçimi 10
b. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 10
c. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 10
d. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği 10
e. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar 11
f. Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin sayısının azaltılması ve görev alanının sınırlanması 11
g. İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi 11
4. ASKERİ YARGITAY.. 12
a. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması 12
b. Çift dereceli yargılamanın olmaması 12
c. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 12
d. Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması 12
e. Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılması, 12
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği 12
5. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 13
a. Mahkemenin oluşumu. 13
b. Görev alanına ilişkin sorunlar 13
c. Temyiz yolunun kapalı olması 13
d. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar 13
e. Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması 14
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği 14
g. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 14
D. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU.. 14
1. Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar 14
2. Kurulun oluşumuna ilişkin sorunlar 14
a. Adalet Bakanı ve Müsteşarın üyeliği 14
b. Kurul’un oluşumunun demokratik ve katılımcı olmadığı, yargının tümünü temsil etmediği 15
3. Cumhurbaşkanının atama yapması 16
4. Hâkimler ve Savcıların ayrı kurulları olması 16
5. Kurul çalışmalarının ve kararlarının gizli olması 16
6. Kurul kararlarına karşı yargı yoluna başvuru. 18
7. Kurulun ayrı bir sekretaryasının olmaması, 18
8. Teftiş Kurulunun, Kurul’a bağlanması 18
9. Kurulun ayrı binasının olmaması 18
10. Kurulun Ayrı Bir Bütçesi Olmamasına Yönelik Eleştiriler 18
E. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER. 19
1. Hukuk Fakültesi mezunu dışında hâkim ve savcı olunabilmesi 19
2. Hakim ve Savcı Adaylığına Alınma. 19
3. Terfi Sistemi 19
a. Sınıf sistemi 19
b. Derece ilerlemesi 20
(1) Not oranı 20
(2) Kanun yolundan geçen iş sayısı 21
c. Birinci sınıfa ayrılma. 22
(1) Diğer sınıflardan farklı koşullar getirilmesinin bilimsel temeli yoktur. 22
(2) Bilimsel güç ve yeteneği ölçme işi Üniversitelere aittir. 22
(3) Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir. 23
(4) 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir. 23
4. Tayin Sistemi 24
a. Coğrafi bölge sisteminin olmaması 24
b. Beş bölgeli sisteme ve uygulamasına yönelik eleştiriler 24
c. Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistemin bulunmaması 24
d. Atamalarda şeffaflığın olmaması 24
e. Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulmaması, 24
5. Soruşturma ve kovuşturma. 25
6. Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi 25
7. Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı Dışında Görevlendirilmesi 26
8. Adalet Müfettişliği 26
9. Adalet komisyonu başkan ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcısının seçimi 27
II. YARGI REFORMU.. 28
A. YARGI REFORMUNUN AMAÇ VE İLKELERİ İLE BELGELER. 28
1. Amaç ve İlkeler 28
2. Belgeler 28
a. Kalkınma Planı 28
b. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu 28
c. Ulusal Program.. 28
d. Hükümet Programı 28
e. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 28
g. Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri 28
h. Hâkimlerin Rolü, Etkinliği Ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı [R(94)12] 28
f. Avrupa Birliği 2006 Türkiye İlerleme Raporu. 28
B. REFORM ÖNERİLERİ 29
1. YARGI BİRLİĞİ 29
a. Adlî – İdari Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 29
b. Sivil – Askeri Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 29
c. Anayasa ve Diğer Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 29
2. ANAYASA MAHKEMESİ 30
a. Mahkemenin oluşumu. 30
c. Görev süresinin sınırlanmaması 30
d. Yüce Divan görevi 30
e. Çift dereceli yargılamanın olmaması 30
f. Disiplin suçlarına ilişkin hüküm bulunmaması 30
g. Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi 30
h. Daireler halinde yapılanma. 30
ı. Kararların yazımı 30
3. YARGITAY.. 31
a. Üye seçimi 31
b. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması 31
c. Çift dereceli yargılamanın olmaması 31
d. Soruşturma ve kovuşturma hükümleri 31
e. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 31
f. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği 32
g. Seçim işlerinin çalışmaları işleri aksatması 32
h. Özel işletmecilik yapması 32
4. DANIŞTAY.. 33
a. Üye seçimi 33
b. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 33
c. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 33
d. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği 33
e. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar 33
f. Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin durumu. 34
g. İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi 34
5. ASKERİ YARGITAY.. 34
a. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması 34
b. Çift dereceli yargılamanın olmaması 35
c. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 35
d. Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması 35
e. Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılması, 35
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği 35
6. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 35
a. Mahkemenin oluşumu. 35
b. Görev alanına ilişkin sorunlar 36
c. Temyiz yolunun kapalı olması 36
d. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar 36
e. Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması 36
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği 36
g. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri 37
7. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU.. 37
a. Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar 37
b. Kurulun oluşumuna ilişkin sorunlar 37
(1) Adalet Bakanı ve Müsteşarın üyeliği 37
(2) Kurul’un oluşumunun demokratik ve katılımcı olmadığı, yargının tümünü temsil etmediği 37
c. Cumhurbaşkanının atama yapması 38
d. Hâkimler ve Savcılar ayrı kurulları olması 38
e. Kurul çalışmalarının ve kararlarının gizli olması 38
f. Kurul Kararlarına Karşı Yargı Yoluna Başvuru. 39
g. Kurulun ayrı bir Sekretaryasının olmaması, 39
h. Teftiş Kurulunun Kurul’a bağlanması 39
ı. Kurulun ayrı binasının olmaması 39
i. Kurulun Ayrı Bir Bütçesi Olmamasına Yönelik Eleştiriler 39
8. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER.. 39
a. Hâkim ve Savcıların hukuk fakültesi mezunu olma şartı 39
b. Hâkim ve savcı adaylarının alımı 40
c. Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi) 40
(1) Sınıf sistemi 40
(2) Derece ilerlemesi 41
(a) Not oranı 41
(b) Kanun yolundan geçen iş sayısı 41
(3) Birinci sınıfa ayrılma. 41
(a) Birinci sınıfa ayrılma getirilen özel koşul kaldırılmalıdır. 41
(b) Bilimsel güç ve yeteneği ibaresi değiştirilmelidir. 42
(c) Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir. 42
(d) 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir. 43
d. Tayin Sistemi 43
(1) Coğrafi bölge sistemine geçilmelidir. 43
(2) Beş bölgeli sisteme ve uygulamasına gözden geçirilmelidir. 43
(3) Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistem getirilmelidir. 43
(4) Atamalarda şeffaflığın olmaması 44
(5) Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulmaması, 44
e. Soruşturma ve kovuşturma. 44
f. Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi 44
g. Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı dışında görevlendirilmesi 44
h. Adalet Müfettişliği 45
ı. Adalet komisyonu başkan ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcılarının seçimi 45
C. GEREKLİ DÜZENLEMELER. 46
1. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİREN.. 46
a. YARGI BİRLİĞİ 46
(1) Adlî – İdari Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 46
(2) Sivil – Askeri Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 46
(3) Anayasa ve Diğer Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi 46
b. ANAYASA MAHKEMESİ 46
(1) Mahkemenin oluşumu. 46
(2) Görev süresinin sınırlanmaması 46
(3) Yüce Divan görevinin Yargıtay’a devri 46
(4) Çift dereceli yargılamanın olmaması 46
(6) Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi 46
(7) Daireler halinde yapılanma. 46
(8) Kararların yazımı 46
c. YARGITAY.. 46
(1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına son verilmesi 46
(2) İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sona erdirilmesi 46
d. DANIŞTAY.. 46
(1) Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin sayı ve görev yönünden sınırlanması 46
e. ASKERİ YARGITAY.. 47
(1) İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sona erdirilmesi 47
f. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 47
(1) Mahkemenin oluşumunda hakim sınıfından olmayan üye uygulamasına son verilmesi 47
(2) Görev alanının sınırlanması 47
(3) Temyiz yolunun kapalı olması 47
g. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU.. 47
(1) Kurulun, demokratik katılım, tüm yargıyı temsil esasına göre yapılanması 47
(2) Cumhurbaşkanının atama yapmasının kaldırılması 47
(3) Kurul kararlarına karşı yargı yolunun açılması 47
(4) Kurulun ayrı bir sekretaryası olması, 47
(5) Teftiş Kurulunun Kurul’a bağlanması 47
h. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER.. 47
(1) Hâkim ve savcı adaylarının alımında değişikliğe gidilmesi 47
(2) Adalet Müfettişliğinin iç denetim sistemine dönüştürülmesi ya da kaldırılması 47
2. KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİREN.. 48
b. ANAYASA MAHKEMESİ 48
(1) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması 48
(2) Disiplin suçlarına ilişkin hükümlerin eklenmesi 48
c. YARGITAY.. 48
(1) Üye seçiminin ehliyet ve liyakat esasına dayalı objektif kriterlerle belirlenmesi 48
(2) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması 48
(3) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi 48
(4) İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 48
(5) Tetkik hakimliğinin gözden geçirilerek kaldırılması veya kanundaki görev sınırları içinde kalmasının sağlanması 48
(6) Seçim işlerinin çalışmaları aksatmasını önleyecek düzenlemelerin yapılması 48
(7) Yargıtay adının ticari işletme ile birlikte anılmasının önlenmesi 49
d. DANIŞTAY.. 49
(1) Üye seçiminin ehliyet ve liyakat esasına dayalı objektif kriterlerle belirlenmesi 49
(2) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi 49
(3) İçtihatların tümünün internetten yayınlanması 49
(4) Tetkik hakimliğinin gözden geçirilerek kaldırılması veya kanundaki görev sınırları içinde kalmasının sağlanması 49
(5) Aleni Surette Yargılamaya aykırılıkların giderilmesi 49
(7) İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi 49
e. ASKERİ YARGITAY.. 49
(1) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması 49
(2) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi 49
(3) Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılmasının önlenmesi 49
(4) Ayrı bütçesinin olması 49
f. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 49
(1) Görev alanının sınırlandırılacak şekilde yeniden tanımlanması 49
(2) Aleni Surette Yargılamaya aykırılıkların giderilmesi 49
(3) Ayrı bütçesi olması 49
(4) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi 49
g. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU.. 49
(1) Kurul çalışmaları ve kararlarında gizliliğin kaldırılması 49
(2) Kurulun ayrı bütçesi olması 49
h. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER.. 50
(1) Hâkim ve Savcıların hukuk fakültesi mezunu olma şartı 50
(2) Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi) 50
—Sınıf sisteminin kaldırılması 50
— Not oranı kıstasının kaldırılması ya da not sisteminin objektif kriterlere bağlanması 50
— Kanun yolundan geçen iş sayısı kıstasının kaldırılarak yerine “kararlardaki isabet oranı” kıstasının getirilmesi 50
—Birinci sınıfa ayrılma getirilen özel koşulun kaldırılması 50
—Birinci sınıfa ayrılmada aranan özel koşulda değişikliğe gidilmesi, Bilimsel güç ve yeteneği ibaresinin değişmesi 50
—Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir. 50
—09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir. 51
(4) Tayin Sistemi 51
(a) Coğrafi bölge sistemine geçilmesi 51
(b) Beş bölgeli sistem ve uygulamasına gözden geçirilmesi 51
(c) Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistem getirilmesi 51
(d) Atamalarda şeffaflığın getirilmesi 51
(e) Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulması, 52
(5) Soruşturma ve kovuşturmanın adil yargılama hükümlerine göre yapılıp savunma hakkının tam olarak sağlanması 52
(6) Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının sağlanması 52
(7) Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı dışında görevlendirilmesinin engellenmesi 52
(8) Adalet Müfettişliğinin gözden geçirilmesi 52
(9) Adalet Komisyonu Başkan ve Üyeleri ile C.Başsavcının Seçiminde demokratik usullerin getirilmesi 52
3. İDARÎ DÜZENLEME GEREKTİREN.. 52
a. ASKERİ YARGITAY.. 52
(1) Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge dışarısına çıkarılması 52
b. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 52
(1) Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge dışarısına çıkarılması 52
c. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU.. 52
(1) Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar 52
(2) Kurulun ayrı binasının olmaması 53
d. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER.. 53
(1) Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi) 53
09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararlarının gözden geçirilmesi 53
(2) Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi 53
SONUÇ.. 54

TABLOLAR.. 55
TABLO 1: Anayasa Mahkemesi (Türkiye) 55
TABLO 2: Anayasa Mahkemesi (Dünya) 56
TABLO 3: Hâkim ve Savcıların Atama ve A.. 58
TABLO 4: AİHM’in Adil Yargılama Açısından Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Karşılaştırması 59
TABLO 5: Hakim ve Savcıların Sınıf Sistemi 59
TABLO 6: Kanun yolundan iş geçirme ve Performansa dayalı sistem karşılaştırması 60

EKLER.. 61
EK 1: Dokuzuncu Kalkınma Planı 61
EK 2: Ulusal Program.. 62
EK 3: Hükümet Programı 63
EK 4: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 64
EK 5: Birleşmiş Milletler, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri [2003/43 Sayılı]. 64
Ek 6: Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri 73
EK 7: Hâkimlerin Rolü, Etkinliği Ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı [R(94)12]*. 76
EK 8: 2006 İlerleme Raporu. 79
EK 9: Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun 2004/12 sayılı kararı 81
KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği
AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
AYİM : Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Bkz : Bakınız
CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu
DGM : Devlet Güvenlik Mahkemesi
HSYK : Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
İlerleme Raporu : Avrupa Birliği 2006 Türkiye İlerleme Raporu
İstişari Rapor : Türkiye Cumhuriyetinde Yargı Sisteminin İşleyişi İstişari Ziyaret Raporu, (13 Haziran- 22 Haziran 2005)
Kurul : Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
MGK : Milli Güvenlik Kurulu
No : Numarası
OHAL : Olağanüstü Hal
ÖİK : Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu
R.G. : Resmi Gazete
T.C. : Türkiye Cumhuriyeti
TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi
TCK : Türk Ceza Kanunu



GİRİŞ

Ülkemizde son yıllarda demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve AB üyeliği hedefi doğrultusunda önemli reformlar yapılmıştır. Bu amaç doğrultusunda atılan adımların başarıya ulaşması ve süreklilik kazanmasının en temel koşullarından birisi uygulayıcıların bu ilkeleri özümsemiş olmasıdır. Diğer önemli bir koşul ise bu reformların devleti bütün olarak kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesidir.
Yargı erkinin, devletin üç temel erkinden birisi olduğu ve yargı mensuplarının reformları ve ilkeleri hayata geçirecek en önemli uygulayıcılar arasında olduğu bilinmesine karşın yapılan düzenlemelerde yargı organı kapsam dışında tutulmuştur. Bu durum büyük beklentilerle yürürlüğü konan reformların hayata geçirilmesini yada istenilen sonucun alınmasını engellemiştir. Özellikle son zamanlarda ceza kanunları alanında yapılan reformların uygulamaya geçirilmesinde yargı mensuplarının direniş gösterdikleri yolundaki eleştiriler AB yetkilileri de dâhil olmak üzere dile getirilmektedir.
Bilindiği üzere yargının işleyişine ilişkin kanunlar 12 Eylül sonrasında 1980-1983 yılları arasında yürürlüğe konulmuştur. Tıpkı Anayasada olduğu gibi yargıya ilişkin kanunlar da dönemin psikolojisi yansıtır niteliktedir. Yargının işleyişine ilişkin kanunların genel niteliğine bakıldığında;
— katılımcılık ve demokratiklikten uzak,
— soğuk savaş dönemine ait gizliliğinin esas alındığı,
— eşitlik, etkinlik, verimlilik ve vatandaş odaklı olma yerine kurumsal endişeleri esas alan,
— bilgi, beceri ve yapılan işi esas alma yerine sübjektif kriterlerin geçerli olduğu,
— alenilik ilkesini ve bilgi edinme hakkını gözardı eden,
— savunma hakkının kısıtlayan
yapıda olduğu görülmektedir.
Gerek reformların yargı erkini kapsamaması gerekse yargının iç işleyişine ilişkin kanunların niteliği ile yerleşik uygulamalar sorunlara yol açmış ve kamuoyu gündemine olumsuz olarak gelmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yüklü tazminatların ödenmesine neden olmuştur. Ancak bütün bunlara karşın yargı kendi içerisinde kapalı bir kutu olma özelliğini korumuş, yargının demokratikleştirmesi ile çağdaş ve evrensel niteliğe kavuşması yönündeki düzenleme girişimlerine tartışılmaksızın yargı bağımsızlığı aykırı klişesiyle karşı çıkılmıştır.
Demokrasinin yerleşmesi ve yaşayabilmesinin devletin tüm kurumlarını kapsaması gerektiği yönündeki ana düşünceden hareketle bugüne kadar kapsam dışı tutulan yargı erkinin demokratikleşmesi ile çağdaş ve evrensel değerlere uygun işleyişi amacıyla bu rapor hazırlanmıştır.
Yargı sistemi, yargı organları ve Hâkim ve Savcılara ilişkin yapısal ve işleyişe ilişkin Anayasa ve Kanun hükümleri çalışmanın sınırlarını oluşturmaktadır.
Raporda öncelikle genelden özele doğru yargıda tartışma konusu ve sorun olarak kabul edilen alanların tespit edilecektir. Ardından bu sorunların çözümü yolunda temel alınan amaç ve ilkeler ile belgelere yer verilecektir. Son bölümde ise 21’nci yüzyılın çağdaş değerlerine uygun bir yargı düzeni kurma yolunda gereken anayasa ve kanunlarda yapılması gereken düzenlemelere ilişkin görüşler irdelenecektir.
I. REFORM KAPSAMINA GİREN ALANLAR
A. ANAYASAL DÜZEN İÇERİSİNDE YARGININ KONUMU VE YETKİLERİ
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel niteliklerinden birisi “Demokratik Devlet” olmasıdır. Bilindiği üzere demokrasi, bir kişinin, gurubun ya da zümrenin değil halkın egemen olduğu yönetim şeklidir. Demokrasilerde; kamu görevlileri halk adına ve halka hizmet amacıyla görev yaparlar. Sonuçta, yaptıklarının hesabını da kullandıkları kamusal yetkinin ve bütçe kaynağının hesabını halka vermek zorundadırlar. Demokratik devletlerde bu özellikleri göz önüne alarak devlet yapısını şekillendirmişlerdir.
Adalet hizmeti veya yargı yetkisi de bir kamu hizmetidir. Yargı’ya verilen yetki ne Tanrı tarafından bahşedilmiş nede yargının kendi şahsından doğmuş değildir. Anayasada[1] belirtildiği üzere yetkiyi halk verir, yargıda bu yetkiyi “Türk Milleti adına” kullanır. “Millet Adına” dendiği için halkla yargı arasındaki ilişki, hukuki niteliği itibarıyla vekâlet ilişkisidir. Yargı yetkisinde olduğu gibi Yasama[2] ve Yürütme yetkisi[3] de “Türk Milleti adına” kullanılan bir yetkidir.
Yönetimin kaynağı halka dayanan demokratik yönetimlerde; diğer erklerde olduğu gibi Yargıda; kullandığı yetkinin, yürüttüğü adalet hizmetinin iyi işlemesinin ve halkın vergileriyle oluşan bütçenin ve kamusal kaynaklarının kullanılmasının hesabını halka verecek mekanizmalar geliştirilmiştir.
Batılı demokrasilerin tarihi incelendiğinde demokrasinin yerleşmesi için devleti yönetme iradesinin kraldan ya da belirli zümrenin elinden alınması yeterli olmadığı görülmüştür. Halka ait güç ve yetki Devlet organları arasında paylaştırılmıştır. Halk adına da olsa gücün bir kişiye ya da zümreye verilmesi ya da kontrol mekanizmaların kurulmaması durumunda demokrasiden uzaklaşılmasına, otokrasiye ve diktatörlüğe yol açtığı yaşanarak görülmüştür. Diktatörlük sadece yürütme ya da yasamanın diğer erkler üzerinde egemenlik kurmasıyla olmaz, Yargının da diğer erkler üzerinde egemenlik kurması da aynı sonucu da olur. Çağdaş demokrasiler bunun önlenmesi için yasama, yürütme ve yargı erkinin birbirini kontrol edecek ve frenleyecek mekanizmalar getirilmiştir.
Günümüz demokrasilerinde Yasama dokunulmazlığının sınırlandığı, kamu görevlilerinin yargılanmasının izne bağlı olmadığı bir gerçek olduğu kadar Yasama ve Yürütme organlarının da yüksek mahkeme başkan ve üyelerini seçtikleri (Bkz. Tablo 2:) ile hâkim ve savcıları atamasını doğrudan yaptıkları da (Bkz. Tablo 3:) bir başka gerçektir. Yine aynı şekilde HSYK’ya karşılık gelen kurul üyelerinin seçimi ve ataması yapıldığı gibi bu tür kurullar içerisinde yürütme organı (Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı vs.) temsil edilmektedir. Böylelikle kamu kaynaklarının kullanımında halka hesap verebilmenin yolu sağlanmakta, yargı organının devlet içinde devlet olmasının, layüsel davranmasının ve yargıçlar devleti olmasının önü kapatılmaktadır[4].
Ancak ülkemizde yargının anayasal sistem içerisindeki konumu bakımından öncelikle yargı organları ve mensuplarının sahip olduğu anlayışın çağdaş demokrasilerde tarif edildiği şekilde olduğunu söylemek imkânı yoktur. Maalesef ülkemizde geçerli yargı bağımsızlığı anlayışını; jakoben, halka karşı sorumsuz, kendi içerisinde kasta dayalı, demokrasi, hukuk devleti, hesap verme, açıklık vb. gibi yüzyılımızın temel değerlerinden uzak kısaca jüristokratik (hakimler devleti) olarak nitelendirmek gerçeğin açıklanması olarak kabul edilmelidir.
İşte bu anlayış nedeniyledir ki; yargı organı ile yasama ve yürütme organı arasında zaman zaman polemik yaşanmakta, Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK’dan çıkarılmasını, hâkim ve savcı alımlarında yürütme organının söz sahibi olmaktan çıkarılması istenilmekte buna karşın yargının adına yetki kullandığı millete karşı hesap vereceği, yargının belli bir zümrenin tahakkümü altına girmesini önleyecek, kamuoyu denetiminin yapılmasını sağlayacak, yargı mensuplarının haklarındaki iddialarla ilgili yine yargı önünde hesap vermesini sağlama yönünde bir öneri ya da talep dile getirilmemektedir. Öne sürülen taleplerin gerçekleşmesi durumunda ise adalet hizmetlerinin iyi ya da hiç işlememesi halinde halkın hesap sorabileceği bir makamın bulunamayacağı, yargının kendi içerisinde belli bir görüşe dayalı kast oluşturacağını söylemek gerçeklerin önceden görülmesi anlamına gelecektir.
Bütün bunların yanında yargının sahip olduğu yetkiler itibarıyla anayasal sistem içerisindeki yerini belirlemek açısından bakıldığında yargı; yüksek mahkemeler ile alt derece mahkemeler olarak incelenmesi gereklidir. 1982 Anayasasının yargının alanını yürütme lehine sınırladığı yolundaki görüşler sadece ilk derece mahkemeleri ile burada görev yapan hâkim ve savcılar için geçerlidir. Yüksek mahkemeler yönünde bu hüküm doğru olmadığı gibi durum tam tersine yani yüksek mahkemeler lehine yasama ve yürütme aleyhine gelişmiştir. Örneğin; Anayasa Mahkemesi yönünden bakıldığında 1961 Anayasasında 15 üyeden 5’inin seçimi yasama organına verilmişken 1982 Anayasası ile kaldırılmıştır. (Bkz. Tablo 1:)
Diğer yandan siyaset bilimi açısından son derece önemli bir hususta Yargıtay ve Danıştay’ın Anayasal sistem içerisindeki yeridir. Anayasaya göre Yargıtay ve Danıştay yüksek mahkeme olarak düzenlenmiştir. Mukayeseli hukukta yüksek mahkemeler sadece alt derece mahkeme karar ve hükümlerin son inceleme merciidir ve üyeleri sadece yargısal görev ifa ederler.
Oysa ülkemizdeki durum Dünya uygulamalarından oldukça farklıdır. Örneğin Yargıtay;
- Birinci sınıf hakimler, müsteşarlar, valiler, genel müdürler gibi yüksek bürokratların görevden kaynaklanan suçlarından dolayı ilk derece ve temyiz mahkemesi olarak yargılamasını,
- Siyasal Partilerin denetleme, inceleme ve soruşturmasını,
- Siyasi patilerin kapatma davaları açılması,
- Anayasa Mahkemesinin iki asıl ve bir yedek üyesi seçimini,
- Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin altısının seçimini,
- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesinin seçimini,
- Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunun[5] dört üyesinin seçimi,
- Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun bir üyesinin[6] seçimini,
- Rekabet Kurulunun bir üyesinin[7] seçimini yapar.
Bunun yanında hâkim ve savcılarının terfileri, 1.sınıfa ayrılmaları, tayinleri ile unvanlı görevlere atanmalarında “Yargıtay ve Danıştay’dan dosya geçirme ve not alma” esas alınmaktadır. Terfi, tayin işlemi niteliği itibarıyla yargısal değil idari bir işlem olduğu göz önüne alındığında Yargıtay ve Danıştay ile hâkim ve savcılar arasındaki ilişkinin yargısal ilişkinin ötesinde amir ve memur ilişkisi şeklinde idari bir nitelik taşıdığı görülmektedir.
Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay ve Danıştay’ın hukuk sistemimiz içerisinde sadece hukuki denetim yaparak yargılama görevi gören yüksek mahkeme sınırlarını ve gücünü çoktan aştığı görülmektedir. Yargıtay ve Danıştay mevcut yetkileri itibarıyla aynı zamanda ilk derece mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar üzerinde idari otorite konumuna getirmiştir. Siyaset bilimi açısından bakıldığında yargı ve yürütme arasındaki anayasal güç dağılımı dengesinin hiç olmaması gereken şekilde yargı lehine bozulduğu görülmektedir. Bu dengesizlik demokratik sistemden uzaklaşma, jüristokrasiye doğru gidişin ifadesidir.
Dikkati çeken önemli bir husus ise Yargıtay ve Danıştay’ın HSYK bünyesinde Adalet Bakanı ve Müsteşarının bulunmasına karşı çıkarken yukarda sayılan yetki ve görev getiren düzenlemelere yani Bakanlar Kurulu tarafından seçilme ve atanmayı, idare organı içerisinde hiyerarşik bir yapı içinde bulunmayı gerektiren düzenlemelerden rahatsız olmamasının doğurduğu çelişkidir. Çeşitli zeminlerde dile getirilen söylemlerde yargının, yüksek yargıçlığın anlam ve önemi kutsanmasına karşın Dünyada olduğunun aksine yüksek mahkeme hâkimliğinin verdiği sıfat, saygınlık ve yetkiyle yetinilmediğine aşikârdır.
Özetle; başta yüksek yargı olmak üzere yargı mensuplarının yargı organının anayasal sistem içerisindeki konumu, görev ve yetkilerine ilişkin algılaması demokratik ve hukuk devleti ilkelerinden ziyade jüristokrasiye daha yakın durmakta mevcut düzenlemeler de bu anlayışı doğrulayacak ve güçlendirecek niteliktedir.
B. YARGI DÜZENİ
Ülkemizde yargı birliği yoktur.
Yargı;
· Adlî ve İdarî
· Sivil ve Askeri
· Anayasa ve Diğer
Yargı olmak üzere üç tür ayrı başlık altında tasnif edilebilir.
Yüksek Mahkemeler ise; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere toplam 6 tanedir. Dünyada, Ülkemizde olduğu gibi çok başlı ve ayrı yargı düzeninin bir örneği bulunmaktadır.

C. YÜKSEK MAHKEMELER
Genel olarak yüksek mahkemelerin sahip oldukları sorunlar veya tartışmalı alanlara kısa başlıklar halinde şunlardır.
· Yüksek yargıda çok başlılığın olması,
· Bu ayrılık nedeniyle aynı konu ile ilgili farklı yargısal kararlar bulunduğu
· Yüksek mahkeme üyelerinin objektif kriterlere göre seçilmediği,
· Seçimlerde liyakat ve ehliyete yeterince önem verilmediği,
· Cumhurbaşkanının Yüksek mahkeme başkan, başsavcı veya üyelerinin seçiminde doğrudan veya dolaylı olarak etkili rol üstlendiği,
· Yüksek mahkeme üyelerinin seçiminde demokratik meşruiyet açısından olması gereken halk iradesinin yeterince yansıtılamadığı,
· Yüksek mahkemelerin bazı üyelerinin hâkim sınıfı dışından gelmeleri,
· Kendi varlık nedenlerini ilgilendiren konularda bile Yüksek mahkemelere Anayasa mahkemesinde doğrudan dava açma hakkı tanınmamış olması,
· Yüksek mahkemelerdeki iş yükünün fazlalığı,
· Yüksek mahkemelerdeki yargılama süresinin uzunluğu,
· Yüksek mahkemelerin içtihat birliğini sağlamada yetersiz kaldığı,
· Yüksek mahkemelerdeki çalışma usullerinin yetersiz kaldığı,
· Yüksek mahkeme üyelerinin belli süre için seçilmemeleri,
· Yüksek mahkeme teşkilat yapılarını düzenleyen yasalar arasında gerekli paralelliğin olmadığı,
· Bazı yüksek mahkeme dairelerinde aynı anda birden fazla heyetle müzakereye girildiği ve kararın oluşumuna hiçbir katkı veya katılımı olmayan başkan ve üyeler tarafından imzalandığı,
· Yüksek mahkemelerin basın ve halkla ilişkilerini yürütecek birimlerinin olmaması,
· Yüksek mahkemelerin hukuki konularda da yetkili sözcülerinin bulunmaması,
· Yüksek mahkemelerin tüm kararlarına erişilememesi,
· Yüksek mahkeme kararlarının gerekçesiz olması

1. ANAYASA MAHKEMESİ
a. Mahkemenin oluşumu, (Üyelerin; sayısı, nitelikleri ve seçimi)
Mahkemenin üyelerinin seçiminde demokratik yöntemlerin uygulanmaması, 1961 Anayasasından[8] ve Dünya uygulamalarından[9] farklı olarak yasama organına seçim hakkı vermeden sadece yargı organı ve diğer kurumların kendi aralarından seçtiği adaylardan arasından Cumhurbaşkanı (yürütme organı) tarafından atanma yapılıyor olması.
c. Görev süresinin sınırlanmaması
Genel olarak bakıldığında Dünya uygulamalarında[10] üyelerin görev süresi sınırlanmış olmasına karşın bizde süre sınırlaması olmaksızın emeklilik yaş sınırına kadar sürmektedir.
d. Yüce Divan görevi
Yargıtay yetkilileri[11] Anayasa Mahkemesi üyelerinin hukuk fakültesi mezunu olma durumu, tecrübeleri ve çift dereceli yargılama yapmıyor olması gibi gerekçelerle Yüce Divan görevinin Yargıtay’a verilmesi istemektedirler.
Bunun yanında Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu raporunda[12] Yüce Divanla ilgili düzenlemelerin adil yargılanma ve doğal hâkim ilkelerini yönünden sakıncalar taşıdığı ileri sürülmüştür.
e. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Hukukumuzda istinaf yolunun kabul edilmiş olması karşın Yüce Divan[13] yargılamasında buna ilişkin düzenleme yapılmamış olmasının adil yargılama hükmü açısından sakıncalı olduğu ileri sürülmüştür.
f. Disiplin suçlarına ilişkin hüküm bulunmaması
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda[14] disiplin suçlarına ilişkin düzenleme yapılmaması eleştiri konusu olmuştur.
g. Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi
Anayasada mahkemenin görevleri arasında yürütmenin durdurulması yetkisi açıkça düzenlenmemiştir. Anayasa Mahkemesi, 1993 yılına kadar yürürlüğün durdurulması konusunda kendini yetkisiz görürken[15], bu tarihten itibaren içtihat değiştirerek yetkili olduğu sonucuna varmış olması hukuk, bilim ve siyaset dünyasında tartışmalara neden olmaktadır.
h. Daireler halinde yapılanma
Anayasa Mahkemesinin hazırladığı değişiklik taslağında Anayasa Mahkemesinin Genel Kurul ve iki ayrı daire şeklinde teşkilatlandırılması önerilmektedir
ı. Kararların yazımı
Mahkeme kararların yazımının geciktiği, kimi zaman 6-7 yıl sonra yazıldığı, zamanında yazılmasını sağlayacak önlemlerin bulunmadığı yönünde hukuk, bilim ve siyaset dünyasından eleştiriler yapılmaktadır.
2. YARGITAY
a. Üye seçiminde ehliyet ve liyakatı esas alan objektif kriterlerin olmaması
Yargıtay üyelerinin seçiminde ehliyet ve liyakati esas alan objektif kriterlerin olmaması[16],
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması eleştiri ve tartışma konusu olmuştur.
b. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması
Yüksek mahkeme kavramına ve dünya uygulamasına aykırı şekilde bir takım davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu, yüksek dereceli kamu görevlileri yönünden imtiyaz niteliği taşıdığı, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık taşıdığı[17] ileri sürülmüştür.
Düzenlemeye gerekçe olarak ileri sürülen Yüksek Mahkemede yargılanmanın bir güvence sağladığı yönündeki gerekçenin mefhumu muhalifinden ilk derece mahkemelerin güvencesiz olduğu anlamının çıkarılmasına dolayısıyla alt derece mahkeme kararları hakkında şüphe altında bırakır nitelikte olduğu,
c. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Hukukumuzda istinaf yolunun kabul edilmiş olması ve yakında kurulacak olan Bölge Adliye Mahkemeleri ile yürürlüğe girecek olmasına karşın Yargıtay’ın belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması tek dereceli yargılama anlamına dolayısıyla yargılananlar açısından hak kaybına yol açmaktadır. Bu nedenlerle Yargıtay’ın ilk derece olarak görev yapması uygulamasına son verilerek bu tür davaların belirli bir ağır ceza mahkemesine ya da bölge adliye mahkemesine verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
d. Soruşturma ve kovuşturma hükümleri
Çete suçlamalarını da içerecek şekilde çeşitli iddiaların medyada yer almasına karşın soruşturma ve kovuşturma konusunda gerekenin yapılmadığı veya düzenlemenin eksik olduğu yönünde görüşler yazılı ve görsel bazında geniş yer bulmaktadır. Ayrıca disiplin işlemlerinin sadece uyarma ve çekilmeye davetle sınırlı olması hukuk ve vicdani alanda ciddi sıkıntılar doğurmaktadır. Örneğin yüz kızartıcı bir suç işleyen kamu görevlisi (memur, asker vb.) ile hâkim ve savcına meslekten çıkarılma cezası verilmekte, bu cezayı alan kişi bir daha kamu hizmetine girememekte ve diğer çeşitli kısıtlamalara (askerler için orduevinden yararlanamama gibi) maruz kalmaktadır. Oysa aynı eylem Yargıtay üyesi tarafından işlenmesi durumunda sadece çekilmeye davet edilebilmekte, çekilmesi istifa niteliğinde olduğundan diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi kamu hizmetlerinde bir kısıtlamaya tabii tutulmamaktadır.
e. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
Yargıtay yılda milyona yakın dosya hakkında karar vermesine karşın “kendisi tarafından seçilerek” Yargıtay Dergisinde yayınladığı kararların oranı bindelik sayılarla ifade edilebilecek seviyededir.
Diğer kararlar Yargıtay üyeleri ya da ilgili dairenin tetkik hâkimleri tarafından yazılan kitaplara konulmakta ve bu kitaplar taşradaki hâkim savcılara sattırılmak üzere gönderilmektedir. Adalet Bakanlığı yılda birkaç defa genelge yayınlayarak bu kitapların satımına aracılık etmemesi için hâkim ve savcıları uyarmaktadır.
Mevcut durumda hâkim, savcı ve avukatlar ile doktrinin Yargıtay’ın kararlarını bir bütün olarak görmesi hukuki ve bilimsel olarak eleştirisi ortadan kaldırılmıştır. Türk Yargı sistemine ilişkin AB İstişari raporunda[18] tespit edilerek “Yüksek Mahkemelerin Bütün kararlarının yayınlanması gerekir” şeklinde net ifadelerle dile getirilmiştir.
f. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği
İlk derece ve istinaf mahkemelerinde olduğu üzere temyiz aşamasında da dosyasının mahkeme hâkimi/hâkimleri tarafından okunması yasal zorunluluk olması yanında adil yargılamanın da gereğidir. Bu nedenle Dünyadaki yüksek mahkemelerde, üyelerinin tamamının ya da en az bir mahkeme üyesinin dosyası okuyup kurula sunmasının ardından karar verilmektedir. Buralarda görev yapan raportörler ise bizdeki olduğundan farklı olarak eksikliklerin giderilmesi ve araştırılması gereken hususlarda teknik hizmetler yapmaktadır.
Yargıtay Kanunu’nun 26’ncı maddesinde[19] tetkik hâkiminin görevi rapor düzenlemek olarak belirlenmiştir. Tetkik hâkimlerine takrir etme ve karar yazma görevi verilmemiştir. Bu görev Yargıtay üyelerinindir.[20] Halbuki Ülkemizde iş yükü gerekçesiyle üyelerin dosya okuması yüzde binlerle ifade edilebilecek düzeye inmiş buna karşın dosyanın okunması, kurula takrir etme ve kararların yazımı Yargıtay Tetkik Hâkimlerine havale edilmiştir. Daire üyeleri dosya içeriğini tamamını bir bütün olarak bilmeden, dosya içerisinde ne tür delil, bilgi ve belge olduğunu görmeden sadece tetkik hâkiminin anlattığı kadarıyla dosya hakkında karar vermektedir. Bu durumun AİHM’e götürülmesi durumunda Adil Yargılanma Hükmünü ihlalden dolayı tüm kararların tartışılabilir hale gelebileceği gibi ağır tazminatlara mahkûm edilme durumu da sözkonusu olabilecektir.
Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de yüksek mahkeme olmasına karşın tetkik hâkimliği kadrosu yoktur[21].
g. Seçim işlerinin çalışmaları işleri aksatması
Anayasa ve kanunların Yargıtay’a verdiği seçim görev ve yetkisi nedeniyle çalışmaların aksamasına neden olmakta ayrıca seçimler kimi zaman aylarca sürmekte olduğundan yasal düzenlemeye gereksinim olduğu ileri sürülmektedir.
h. Yüksek Mahkeme adının ticari işletmecilikle bir arada anılması
Yargıtayevi olarak inşa edilen tesisin Butik Estella adı altında özel işletmeye kiralanmasının medyada haber ve eleştiri konusu olmuş, bazı emekli yargıçlar, uygulamanın ileride istenmeyen tatsız görüntüler oluşturabileceği, bazı söylentiler kuruma zarar getirebileceği yönünde kaygılarını dile getirmiştir. [22]
3. DANIŞTAY
a. Üye seçimi
Hâkim sınıfından seçilen üyelerle ilgili eleştirilere ilişkin Yargıtay kısmında yaptığımız açıklamalara atıfta bulunmakla yetiniyoruz.
b. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Yargıtay’a ilişkin bölümde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.
c. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
Bu sorunla ilgili olarak Yargıtay içtihatlarının yayınlanmasına ilişkin olarak yaptığımız açıklamalara atıfta bulunmakla yetiniyoruz.
d. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği
Yargılamanın her aşamasında dosyanın mahkeme hâkimi/hâkimleri tarafından okunması yasal zorunluluk olması yanında adil yargılamanın da gereğidir. Bu nedenle Dünyadaki yüksek mahkemelerde, üyelerinin tamamının ya da en az bir mahkeme üyesinin dosyası okuyup kurula sunmasının ardından karar verilmektedir. Buralarda görev yapan raportörler ise bizdeki olduğundan farklı olarak eksikliklerin giderilmesi ve araştırılması gereken hususlarda teknik hizmetler yapmaktadır.
Ülkemizde iş yükü gerekçesiyle üyelerin dosya okuması[23] büyük oranda tetkik hâkimleri tarafından yerine getirmektedir. Daire üyeleri dosya içeriğini tamamını bir bütün olarak bilmeden, dosya içerisinde ne tür delil, bilgi ve belge olduğunu görmeden sadece tetkik hâkiminin anlattığı kadarıyla dosya hakkında karar vermektedir. Bu durumun AİHM’e götürülmesi durumunda Adil Yargılanma Hükmünü ihlalden dolayı tüm kararların tartışılabilir hale gelebileceği gibi ağır tazminatlara mahkûm edilme durumu da sözkonusu olabilecektir.
e. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar
Duruşma yapıldığı hallerde dahi duruşma dışında karar verilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde[24] düzenlenen adil yargılama hükmünün unsuru olan aleni surette yargılamanın ihlali niteliğinde olduğu, istisnalar dışında mahkeme kararının muhakkak surette “aleni olarak” duruşmada vermesi gerektiği
f. Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin sayısının azaltılması ve görev alanının sınırlanması
İdari yargı hâkim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar dışında atanan üyeler için getirilen 1/4’lük oranın Danıştay’ın idari davaları karara bağlama dışındaki görüş bildirmek, inceleme yapmak gibi görevleriyle[25] orantılı olarak düşürülmesi ileri sürülmüştür.
Danıştay’ın danışma ve davaları sonuçlandırma olarak iki kısımda düzenlenen görevleri göz önüne alınarak görüş bildirmek, inceleme yapmak gibi görevlerinde istihdam edilme gibi amaçlarla idari yargı hâkim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar dışında atanan üyelerin tüm dairelerde görev yapıyor olması eleştirilmektedir.
g. İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi
Danıştay’ın mevcut aşırı iş yükünü azaltmak amacıyla, İdarî yargı alanında istinaf yarı yolu getirilmesi, bu çerçevede Bölge İdare Mahkemelerinin yeniden yapılanması gerekliliği Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporunda yer almıştır.[26]

4. ASKERİ YARGITAY
a. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması
Yüksek mahkeme kavramına ve dünya uygulamasına aykırı şekilde bir takım davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu, yüksek dereceli kamu görevlileri yönünden imtiyaz niteliği taşıdığı, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık taşıdığı[27] ileri sürülmüştür.
Yüksek Mahkemede yargılanmanın bir güvence sağladığı yönündeki düzenlemeye gerekçesinin mefhumu muhalifinden ilk derece mahkemelerin güvencesiz olduğu anlamının çıkarılmasına dolayısıyla alt derece mahkeme kararları hakkında şüphe altında bırakır nitelikte olduğu,
b. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Hukukumuzda istinaf yolunun kabul edilmiş olması ve yakında kurulacak olan Bölge Adliye Mahkemeleri ile yürürlüğe girecek olmasına karşın Yargıtay’ın belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması tek dereceli yargılama anlamına dolayısıyla yargılananlar açısından hak kaybına yol açmaktadır. Bu nedenlerle Yargıtay’ın ilk derece olarak görev yapması uygulamasına son verilerek bu tür davaların belirli bir ağır ceza mahkemesine ya da bölge adliye mahkemesine verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
c. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Yargıtay’a ilişkin bölümde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.
d. Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması
Askeri Yargıtay’ın 1’nci derece askeri yasak bölge içinde bulunmasının duruşmaların aleniyeti ile savunma hakkını zedeleyen bir durum oluşturduğu eleştirisi yapılmıştır[28]
e. Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılması,
Kalkınma Planı ÖİK Raporunda, askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılmasının doğal hâkim, yargı bağımsızlığı ve özellikle hâkimlik güvencesi ilkelerine aykırı olduğu tespiti yapılmıştır.
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği
Mahkeme bütçesinin Milli Savunma Bakanlığı bütçesi içinden çıkarılarak Yargıtay ve Danıştay bütçelerinde olduğu gibi ayrı bütçelerinin olması[29].
5. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
a. Mahkemenin oluşumu
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nde hâkimlerin yanında subay üye sıfatıyla kurmay subayların görevlendirilmesi, doğal hâkim ve adil yargılanma ilkelerini zedelediği ileri sürülmüşse[30] de AİHM (2.Daire 29870/96) bu konuda aykırılık görmemektedir. Sadece 1 askeri hakimin görev yaptığı DGM’lerin 6’ncı maddeyi ihlal ettiğine karar veren AİHM’nin aşağıdaki tabloda görüleceği üzer AYİM’ni aykırı bulmaması bu mahkemenin kararları ile kararların alınmasındaki saikler hakkında ciddi kuşkular oluşturacak niteliktedir.
b. Görev alanına ilişkin sorunlar
Mahkemenin görev alanı[31] Danıştay’ın görev alanını kapsayacak şekilde geniştir. Örneğin emekli olan askeri şahsın emeklilik işlemleri dolayısıyla Emekli Sandığı ile çıkacak uyuşmazlıklar Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmektedir. Bu durum davacısı ve davalısı sivil olan ve konusu askerlik dışı (emekliliğe ilişkin) bir uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesini engellemektedir.
Mahkemenin görev alanının davacısı asker kişi, davalısı Milli Savunma Bakanlığı ve diğer askeri birimler ve dava konusunun da askeri uyuşmazlık olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği.
c. Temyiz yolunun kapalı olması
AYİM Kararlarının kesin olması ve temyiz yoluna başvurulamaması sadece karar düzeltme yoluna başvurulması [32] hukukun genel ilkelerine ve adil yargılamaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
d. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar
Duruşma yapıldığı hallerde dahi duruşma dışında karar verilmesi[33] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde[34] düzenlenen adil yargılama hükmünün unsuru olan aleni surette yargılamanın ihlali niteliğinde olduğu, istisnalar dışında mahkeme kararının muhakkak surette “aleni olarak” duruşmada vermesi gerektiği
e. Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması
Askeri Yargıtay’ın 1’nci derece askeri yasak bölge içinde bulunmasının duruşmaların aleniyeti ile savunma hakkını zedeleyen bir durum oluşturduğu eleştirisi yapılmıştır[35]
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği
Mahkeme bütçesinin Milli Savunma Bakanlığı bütçesi içinden çıkarılarak Yargıtay ve Danıştay bütçelerinde olduğu gibi ayrı bütçelerinin olması[36].
g. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Yargıtay’a ilişkin bölümde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.
D. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
1. Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun niteliğinin ne olduğu konusunda yanlış algılama sorunu bulunduğundan, Kurula ilişkin yorumlarda bu yanlış temelde sürmektedir.
Anayasamızda yüksek mahkemeler sayma yoluyla belirlenmiş olmasına ve bunlar arasında HSYK olmamasına karşın Kurul, yüksek mahkeme olarak algılanmış ve buna göre yüksek hâkimlerden yapılandırılarak kararlarına karşı yargı yolu kapatılmıştır. Kamu hukuku açısından bakıldığında nitelik ve fonksiyonlarına itibarıyla “Sürekli Kurul” niteliğindedir[37]. Sürekli kurul bir mahkeme değildir ve bu kurullar bir kamu hizmetinin yasalara uygun, eşit ve tarafsız olarak sunulması için görev yaparlar.
HSYK’nun görevi; kendisinin doğrudan veya dolaylı olarak bütçe ve hâkim ve savcıdan oluşan insan kaynağı üzerinde tasarrufta bulunarak, Adalet Hizmetinin yerinde, zamanında, doğru ve tarafsız olarak sunulmasını sağlamaktır.
Kurul’un sürekli kurul yapısı ve işlemlerini idari nitelikte olması, mahkeme olmaması ve kamuya ait kaynakların kullanması nedeniyle Demokratik, Katılımcı, Hesap Verebilir Ve Hesap Sorulabilir bir yapı ve mekanizmalarla teşkilatlanması gerekirken, algılamadaki sorunlar nedeniyle dünyada örneğine rastlanmayacak düzenleme yapılmıştır.
2. Kurulun oluşumuna ilişkin sorunlar
a. Adalet Bakanı ve Müsteşarın üyeliği
Kurulun idari nitelikte sürekli kurul olması, kamuya ait bütçe ve insan kaynağı üzerinde tasarrufta bulunması ve adalet hizmetlerinin yürütülmesinde halka karşı sorumluların bulunması gerektiği bilgisinden yoksun olunması veya jüristokratik anlayışın sonucu Adale Bakanı ve Müsteşarın Kurul’dan çıkarılması “galatı meşhur” haline gelmiştir.
Dünya uygulamasına bakıldığında bırakın idari işlemler yapan kurulu, yüksek mahkeme ve anayasa mahkemeleri dahi yasama organı ağırlıklı olmak üzere yürütme organı tarafından yapılmaktadır. (bkz. Tablo:2) Aynı şekilde HSYK benzeri kurulu yasama ve yürütme organının mutlaka temsil edecek şekilde oluşturmaktadır. (bkz. Tablo 3:)
HSYK Adalet Bakanı dışında 10 yüksek hâkim ve birinci sınıf hâkim olan Müsteşar olmak üzere 11 yargı mensubundan oluşmaktadır. Kurul karaları oy çoğunluğu ile alındığına göre Adalet Bakanı ile Müsteşarının sahip olduğu 2 oy ile yargı bağımsızlığını nasıl etkileyebileceğinin matematiksel izahı yapılmamaktadır. Diğer yandan Bakan ve Müsteşarın diğer Kurul üyelerini kolaylıkla etki altına alabileceğini öne sürmek yıllarca kürsüde hâkimlik yapmış ve yüksek hâkimlik mertebesine gelmiş kişilerin kolayca etki altına alınabildiğini de söylemek anlamına geleceğinden bu durum hem bu kişilere yönelik haksız bir itham hem de bu kişiler tarafından verilen kararları zan altında bırakacak niteliktedir.
b. Kurul’un oluşumunun demokratik ve katılımcı olmadığı, yargının tümünü temsil etmediği
Yukarıda vurguladığımız üzere Kurul biri dışında 11 yargı organı mensubundan oluşmaktadır. Bakan ve Müsteşar’ın Kurulda çıkması durumunda 3 asıl 3 yedek üye Yargıtay, 2 asıl 2 yedek üye Danıştay olmak üzere 10 üyeden oluşmaktadır. Sadece Yargıtay ve Danıştay üyelerinde oluşan bu yapının yargının tümünü temsil etmediği ülkemizdeki bilim ve hukuk çevreleri yanında 2006 İlerleme Raporunda[38] da dile getirilmektedir.
İlerleme Raporunda yargının temsil edilmediğine ilişkin vurgu ve Anayasamızdaki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; irdelendiğinde; Yüksek Mahkemelerin yönetiminin ve üyeleri hakkındaki soruşturma, kovuşturma ve disiplin işlemleri vb. işlemlerin her mahkemenin kendi içerisinde seçime dayalı olarak yaptığı görülmektedir. Ayrı yargı düzeni niteliği taşıyan yüksek mahkemelerin birbirlerinin yönetimine müdahalesi olmadığı görülmektedir. Bu sistemin demokratik temsile uygun olduğu kesin olmakla birlikte aynı yöntem hâkim ve savcılar için getirilmemiştir. Hâkim ve Savcılar yargısal kararları ile yüksek mahkemelerin hukuki denetimine tabi olmaları yanında özlük hakları ve disiplin işlemleri yönünden yüksek mahkeme üyelerinin dolayısıyla yüksek mahkemelerin yönetim ve denetimi altına girmişlerdir.
Hâkim ve savcıların Yüksek Mahkemelerde olduğu gibi kendilerini yöneteceği bir yapının olmaması İlerleme Raporunda vurgulandığı üzere demokratik temsilin işlemediğini göstermektedir. Demokratik temsil ilkesi hâkim ve savcıların Yüksek Mahkeme üyelerince değil bizzat kendi içerisinden seçeceği üyelerle yönetilmesiyle mümkündür.
Anayasanın 159’uncu maddesinde “mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemleri” olarak düzenlenen görevler niteliği itibarıyla idari işlemdir. Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükü ve temyiz aşamasında dosyaların bekleme süresi göz önünde alındığında Yüksek Mahkeme üyelerinin ulvi nitelikteki aslî yargısal görevlerinden alıkonulmalarına da yol açmaktadır.
Başta belirttiğimiz üzere Kurul yapısı itibarıyla bir mahkeme değil sürekli kurul niteliğinde olması dolayısıyla oluşumunda demokratik temsil ilkesi yanında, kamuya ait kaynakların kullanması nedeniyle kamuya hesap verebilecek bir yapı ve mekanizmalarla teşkilatlanması gereklidir. Bunun içinde üyelerinin en az 1/3’ünün yasama ve yürütme organı tarafından seçilmesi zorunluluğunu doğurur.
Bu tür yapılanma Ülkemiz için bir yenilik değildir. Demokratik ve özgürlükçü anlayışla hazırlanan 1961 Anayasasında, Yüksek Hakimler Kurulunun 6 üyesi Meclis ve Senato tarafından atanmasını düzenlemiştir.[39]
3. Cumhurbaşkanının atama yapması
Kurul üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması eleştirilmektedir[40].
4. Hâkimler ve Savcıların ayrı kurulları olması
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Hâ­kimler Yüksek Kurulu ve Sav­cılar Yüksek Ku­rulu olarak ikiye ayrılmasına Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Özel İhtisas Komisyonu Raporunda yer verilmiştir. Ancak gerek İlerleme Raporu gerekse İstişari Raporda böyle bir öneri bulunmamaktadır.
1961 Anayasasında ise Yüksek Hakimler Kurulu ve Yüksek Savcılar Kurulu[41] olmak üzere iki Kurul şeklinde yapılanmıştır.
5. Kurul çalışmalarının ve kararlarının gizli olması
Anayasada hüküm olmamasına karşın 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun[42] 16’ncı maddesiyle[43] Kurulun işlem ve görüşmeleri gizli hale getirilmiştir.
Devlet organları açısından bakıldığında özellikle Yasama ve Yargı organı için açıklık, aleniyet esastır, istisnai hallerde gizlilik kuralı vardır. Yürütme organında ise askeri, istihbari ve güvenlik gibi alanlarda gizlilik vardır. Ancak soğuk savaş dönemlerinde gizlilik ilkesi geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Günümüzde ise gün ışığında yönetim, aleniyet ve şeffaflık ilkeleri geçerlidir.
14/5/1981 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi döneminde yürürlüğe konulan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’ndaki gizlilik hükmü 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesiyle anayasaya aykırı hale gelmiştir. Gizlilik hükmü yürürlüğe konulduğu dönemin psikolojisini yansıtır niteliktedir. Ancak günümüzde artık kamu yönetiminde gizlilik kalmamıştır. Çağdaş demokrasilerde birey her türlü bilgiye ulaşabilmektedir. Ülkemizde de benzer şekilde Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yürürlüğe girmiş, kamu kurum ve kuruluşları yaptıkları işleri faaliyet raporu ile kamuoyuna duyurma zorunluluğu getirilmiş, internet, belge, broşür vs her türlü yolla açıklanma yoluna gidilmiştir. Bununla da yetinilmemiş güvenlik, askerlik ve istihbarat alanlarında bile süre sonra ya da kararla gizliliğin kaldırılması yoluna gidilmiştir. Bu doğrultuda örneğin Milli Güvenlik Kurulu tutanakları üzerindeki gizlilik Kurul kararıyla kaldırılabilme hükmü[44] getirilmiştir. Buna karşın Kurul işlemleri ve görüşmeleri üzerindeki gizliliği kaldırılması yasal olarak mümkün değildir.
Gizliliğin gerekçesi olarak hâkim ve savcının yıpratılmaması, korunması ileri sürülmüşse de bu doğru değildir. Örneğin hâkim ve savcı hakkında rüşvet iddiası varsa bunun hakkındaki disiplin soruşturması Kurul önünde gizli olarak görüşülüp karara bağlanırken aynı suçtan dolayı yürütülen ceza kovuşturması aleni olarak yapılmaktadır.
Diğer yandan gizlilik nedeniyle hangi eylemin disiplin suçu teşkil ettiğini bilenemediğinden suç ve cezada belirlilik ilkesi ihlal edilmektedir. .
Gizlilik nedeniyle Kurul’un kamuya ait bütçe ve insan kaynağı üzerinde nasıl bir tasarrufta bulunduğu, bunların etkilerinin ve sonuçlarının neler olduğu yönünde bir bilimsel çalışma yapılması da mümkün değildir. Bu nedenle adalet hizmetinin sunumunda önemli rol oynayan Kurul’un çalışmaları hukuka uygunluk, verimlilik, tarafsızlık, yerindelik vs. yönlerden inceleme yolu tıkanmaktadır.
Dokuzuncu Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporunda gizliliğin kaldırılması ve Kurul kararlarının internette yayınlanmaması eleştirilmiştir.[45]
6. Kurul kararlarına karşı yargı yoluna başvuru
Kurul Kararlarına karşı yargı yolunun açık olmaması ortak eleştiri noktasıdır. Kurul kararlarına karşı yargı yoluna gidilememesi hukuk devleti ve adil yargılanma ilkelerine aykırı bulunmuştur[46]. ile bağdaştırılamamaktadır.
7. Kurulun ayrı bir sekretaryasının olmaması,
Halen Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce yürütülen sekretarya görevinin Kurul’a bağlı sekretarya kurulması İlerleme Raporu, İstişari Rapor önerilmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporunda ise sadece durum tespiti yapılmakla yetinilmekte bu yönde bir öneriye yer verilmemektedir.
8. Teftiş Kurulunun, Kurul’a bağlanması
Teftiş Kurulunun Kurula bağlanması Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporu, İlerleme Raporu ve İstişari Raporda önerilmektedir.
Çağdaş hukuk düzeninde iddia ve karar makamları gerek usul hükümleri gerekse yapısal olarak birbirinden ayrılmıştır. Dünyada hâkimlik ve savcılık ayrı şekilde örgütlenmiştir. Bunun yanında usul hukukumuzda bir hâkim aynı konuda hem soruşturma (iddia) hem de kovuşturma (karar) merciinde görev yapamayacağı gibi alt derecede karar veya hükme katılması durumunda yüksek görevli mahkemede katılamaz.
Teftiş Kurulunun görevi Anayasanın 144’üncü maddesi[47] düzenlenmiştir. Buna göre adalet müfettişleri hâkim ve savcılar hakkındaki adlî ve idarî soruşturma yapmaktadır.
Teftiş Kurulunun Hakimler ve Savcılar Kuruluna bağlanması durumunda; hakkında adlî ve idarî suç işlediği iddiası öncelikle Kurul’a iletilecek, Kurul iddiayı doğru bulursa adalet müfettişi görevlendirecek, müfettişin vereceği raporu inceleyip suç işlediği kanaatine ulaşırsa disiplin cezası verilmek üzeren yine kendine havale edecek sonunda da karar verecektir. Süreç incelendiğinde, Kurul’un aynı dosyada hem iddia (savcı) hemde karar (hakim) merci olarak görev yapması gibi hukuk sistemimize ters bir durumun oluştuğu görülmektedir.
9. Kurulun ayrı binasının olmaması
Kurul’un Adalet Bakanlığı binasında görev yaptığı, ayrı binasının bulunmadığı Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporu, İlerleme Raporu ve İstişari Raporda yer almaktadır.
10. Kurulun Ayrı Bir Bütçesi Olmamasına Yönelik Eleştiriler
Kurul’un ayrı bütçesinin olmadığı Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporu, İlerleme Raporu ve İstişari Raporda yer almaktadır.


E. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
1. Hukuk Fakültesi mezunu dışında hâkim ve savcı olunabilmesi
Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporunda, “Hukuk fakültelerinden mezun olmayan ve dolayısıyla, gerekli kuramsal ve uygulamalı hukuk bilgilerini, bir başka anlatımla yeterli hukuk nosyonu ve formasyonunu almamış kişilerin özellikle idarî yargı hâkim adaylığı için yapılan sınavlar sonucunda atanabilmeleri, çağcıl adalet hizmeti ve yargı sistemlerinin temel niteliği ile örtüşmediği” belirtilmiştir. Aynı yöndeki görüşlere 5435 Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un TBMM Genel Kurul görüşmelerinde iktidar ve muhalefet milletvekilleri dile getirmişlerdir[48].
2. Hakim ve Savcı Adaylığına Alınma
Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporunda hâkim ve savcı adaylarının seçimi ve mesleğe girişleri sürecinde, Adalet Bakanlığı'nın etkisi kaldırılarak, halen devam etmekte olan uygulamanın yerine, seçme ve mesleğe atama yetkilerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na aktarılmasına yönelik mevzuatta gerekli değişiklikler yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte İstişari Raporda; “Avrupa'da hâkimlerin işe alınmasıyla ilgili yeknesak bir mekanizma bulunmamakta, hâkimler ve diğer üyelerden oluşan karma yapılı bir organ tarafından alınması genel bir uygulamadır.(Tablo 3:) Böyle bir yapıda meslekten olmayan insanların bulunması, sürece toplumun perspektifini katacağından avantajlıdır[49].” denilmektedir.
3. Terfi Sistemi
a. Sınıf sistemi
Hâkimlik ve savcılık mesleği; üçüncü sınıf, ikinci sınıf, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıf olmak üzere dört sınıfa ayrılmıştır[50].
Sınıf sistemi uygulaması akılcılıktan uzak, çelişkilerle doludur. Sistemin bilimsel temeli ortaya konamamıştır. Modern personel yönetim anlayışı ve personel yönetime ilişkin bilimsel metotlarla bağlantısı kurulamamıştır. Burada ifade ettiklerimizin daha iyi anlaşılabilmesi için konuyu somutlaştırmak gerekirse; personelin verimliliğini sağlama ve motivasyonu sürekli kılabilmek için terfi sistemi işe girmeden yaş haddine kadar süren çalışma dönemini kapsaması gerektiğinden hareketle görev süresini hesapladığımızda, ortalama 25 yaşında mesleğe başlayan bir hâkim 65 yaşına kadar görevini sürdürebildiğine göre toplam görev süresi 40 yıl’dır. Bu süre baz alınarak ve mevcut hükümlere göre oluşturulan tablo aşağıdadır.
TABLO 5: Hâkim ve Savcıların Sınıf Sistemi
HAKİM VE SAVCILARIN SINIF SİSTEMİ
SINIF
DERECE
TOPLAM SÜRE
GEÇİŞ ŞEKLİ
ÖZEL ŞART
3. Sınıf
7-6
4 yıl
-----
-------
2. Sınıf
5-4-3-2
8 yıl
Otomatik
-------
Birinci sınıfa ayrılmış
1
1 yıl
Kurul kararı
-süre
-ceza almama
- temayüz etme
1. Sınıf
---
27 yıl
Kurul kararı
-süre
Toplam Süre
40 yıl


Tabloda görüleceği üzere ;
- 4 sınıfın bekleme süreleri arasındaki uçurumları (4-8-1-27) bilimsel olarak açıklamak mümkün gözükmemektedir. (Sistematik temele bağlı olarak yapılmış olsaydı örneğin 10-10-10-10 veya 4-8-12-16 gibi)
- Sınıf ayrımına dayalı sisteme gidilmesine karşın sınıflar arasındaki geçişte Kurul’un kararının kimi zaman aranıp kimi zaman aranmaması çelişkilidir.
- Sınıflar arası geçişte sadece birinci sınıfa ayrılmada Kurul’un ilke kararlarıyla belirlenen özel şartlar aranmasının gerekçesi yoktur. Birinci sınıfa ayrılma süresinin toplam hizmet süresi yada mesleki yeterlilik ve tecrübe açısından önemi olup olmadığı ile buna ilişkin bilimsel araştırmaya dayalı bir temel yoktur.
- Toplam 40 yıl hizmet edecek hakimin 13 yıl sonunda kariyer ve ücret olarak mesleğinin en üst noktasına nedeniyle bu aşamadan sonra motivasyonu sağlayacak başka bir yöntemin bulunmaması da modern personel yönetimi açısından sakıncalı olduğunu göstermektedir.
b. Derece ilerlemesi
Derece ilerlemesinde üç ayrı kıstasın birlikte bulunması aranmaktadır. Bunlar;
· İş yüzdesi
· Not oranı
· Kanun yolundan geçen iş sayısı’dır.
Derece ilerlemesinde aranan “not oranı ve kanun yolundan geçen iş sayısı” kıstasına yönelik ciddi eleştiriler yapılmaktadır.
(1) Not oranı
Yüksek mahkeme tarafından alt derece mahkeme hâkimlerine not verilmesi uygulamasının;
- Yargıya duyulan güveni sarstığı, hâkimi davanın tarafı haline getirdiği[51],
- Direnme kararı vermeleri durumunda dosyaya bakan dairenin bir başka dosyada “Orta not” verilir endişesiyle hâkimlerin “Direnme kararı” veremedikleri bu nedenle yargı bağımsızlığına aykırı olduğu,
- Hâkimlerin not düzeltme için girişimde bulunmalarının yüksek mahkemelerin sadece alt derece mahkemelerin kararlarını üzerinde inceleme şeklinde yargısal faaliyette bulunmasından öteye terfi gibi idari işleme dâhil olmalarına dolayısıyla hakimler üzerinde idari otorite olarak nitelendirilebilecek bir konuma taşıdığı bununda anayasal sisteme aykırı olduğu eleştirileri yapılmıştır.
(2) Kanun yolundan geçen iş sayısı
Hâkim ve savcıların derece ilerlemesi yapabilmesi için kanun yolundan iş geçirmesi zorunluluğu getirmiştir. Bu sayı Kurul’un ilke kararları ile belirlenmektedir. (Örneğin mümtaz terfi için 40 iş sayısı aranmaktadır.)
Bu kriter ciddi yanlışları ve sorunları bünyesinde barındırmaktadır.
- iş geçirmeye dayalı sistem başarıyı ölçmemektedir.
Örneğin; hukuk mahkemesinde görevli iki hâkimden;
Hukuk hâkimi Ahmet Bey’in gece gündüz çalışarak, içtihatları ve bilimsel yayınları takip ederek terfi dönemi içerisinde elindeki 1500 dosyayı karara bağladığı tarafların ise karar hukuki, adil ve doyurucu gerekçeli olduğunu görerek temyiz etmediği,
Hâkim Mehmet Bey’in ise terfi döneminde baktığı 100 dosyadan 40 dosyayı karara bağladığı, tarafların karardan memnun olmaması ya da hâkimin ricası üzerine 40 dosyanın da temyiz edildiği, Yargıtay’ın dosyaların tamamını notsuz şekilde bozduğu durumda,
Hâkim Ahmet Bey adiyen terfi edecek Mehmet Bey ise Mümtazen terfi edecektir. Bu örnekte iş geçirmeye dayalı sistemin doğru, bilimsel bir sistem olmadığını çalışanların başarısını ölçmediğini ortaya koymaktadır.
- sahteciliği teşvik etmektedir.
Verilen kararların temyiz edilmemesi durumunda terfi koşulu gerçekleşmeyeceğinden hâkim ve savcılar istemeseler de temyiz yolunu zorlamakta, kararı temyiz etmeyecek tarafı temyize ikna etmeye sevk etmektedir.
- Yargının iş yükünün artmasına adaletin gecikmesine neden olmaktadır.
Kaba bir hesapla halen görev yapan 8.000 hâkim ve savcısının mümtazen terfi için gereken 40 dosya sayısını sağlamak üzere temyiz yoluna gitmeleri durumunda yollamak zorunda olması asgari 320.000 dosyanın yüksek mahkemelere gitmesine ve buradaki iş yükünün artmasına neden olmaktadır. Doğaldır ki iş yükündeki artış yüksek mahkemelerin işlerini yavaşlamasına hatta kimi dosyaların zamanaşımına uğramasına neden olmaktadır. Bunun diğer bir sonucu adil yargılama süresinin aşılması nedeniyle Ülkemizin AİHM’de tazminata mahkûm edilmesidir.
- İş geçirmeye dayalı sistem çağdaş değildir.
Dünyada ve ülkemizde stratejik yönetim ve performansa dayalı ölçme ve değerlendirme sistemi birçok alanda uygulamaya girmiştir.
Stratejik yönetimin temel özelliği “sonuç” odaklı olmasıdır. Sonuç odaklı olmaktan anlaşılan adalet hizmetinden yararlanmak için adalet dairesine gelen vatandaşın en kısa zamanda kendisinin de tatmin olacağı sonuca ulaşmasıdır. Bu nedenle iş geçirmeye dayalı sistemle taban tabana zıttır. Performansa dayalı sistemde kanun yolundan geçen veya geçmeyen tüm kararlar başarı hesabında dikkate alınır. Burada temel ölçü verilen kararlardaki isabet (doğruluk) oranıdır.
Bu durumun daha iyi görülmesi açısından iki sistemi de yukarıdaki örneğe uygularsak; mevcut iş geçirmeye dayalı sistemde kararları temyiz edilmeyen hâkim Ahmet Bey adiyen kararları temyiz edilen Mehmet Bey ise mümtazen terfi ediyordu.
Sonuç odaklı sistemde ise hâkim Ahmet Bey’in verdiği adalet hizmetinden davanın tarafları memnun olduğu temyiz etmediği için %100 oranında başarılı ve mümtazen terfi edecek, hâkim Mehmet Bey ise 50 dosyasının 40’ı vatandaşın sunulan adalet hizmetinden memnun olmayarak temyiz edildiği ve bunlarında tamamının bozulduğu durumda yani için başarısız sayılacaktır.
TABLO 6: Kanun yolundan iş geçirme ve Performansa dayalı sistem karşılaştırması

Kanun yolundan İş geçirme istemi
(Mevcut Sistem)
Performansa dayalı sistem
(Önerilen)

1. ihtimal
2. ihtimal
1. ihtimal
2. ihtimal
Dosya
50
1500
50
1500
Karar
40
1500
40
1500
Temyiz Edilen
40
0
40
0
Karar
Tamamı bozma
----
Tamamı bozma
----
Not
Tamamı Notsuz
----
Tamamı Notsuz
----
Başarı oranı
% 100
% 0
% 20
% 100
Sonuç
Mümtazen
Adiyen
Adiyen
Mümtazen
c. Birinci sınıfa ayrılma
(1) Diğer sınıflardan farklı koşullar getirilmesinin bilimsel temeli yoktur.
Yukarıda terfi sistemi başlığı altında belirttiğimiz üzere üçüncü sınıftan ikinci sınıfa geçerken başkaca bir şart aranmazken ve birinci sınıfa ayrılmış olma aşamasından birinci sınıf olabilmeleri için sadece süre ve Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilme hakkını da yitirmemiş şartı yeterli sayılırken ikinci sınıftan birinci sınıfa ayrılma aşaması için özel şartlar getirilmiş olmasının kanunun kendi içerisindeki uyumuna ve çağdaş ve evrensel personel yönetimi, ölçme ve değerlendirme sistemlerine aykırıdır.
(2) Bilimsel güç ve yeteneği ölçme işi Üniversitelere aittir.
“Bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak,” şartına düzenleyen (c) bendiyle “Bilimsel güç ve yeteneği” ölçme işi Kurul’a verilmiştir. Oysa Anayasamıza göre bu görev Üniversitelere aittir. Bilimsel güç ve yeteneği üniversitelerin akademik kurulları değerlendirir. Fıkrada yer alan hükmün doğru olduğunu ileri sürmek Üniversitelerin yargılama yapmasını da doğru kabul etmeyi gerektirir.
Uygulamada üniversitelerin akademik kurullarında yapılan sınavlar sonucu bilim doktoru unvanı verilen kişiler, Kurul tarafından (c) bendi hükmüne dayalı olarak birinci sınıfa ayırmadığı durumda, Anayasal bir kurum olan Üniversite’nin verdiği unvan ve yaptığı bilimsel güç ve yeteneği ölçme işi yok sayılmaktadır. Mevcut düzenleme bilimsel güç ve yeteneğin tespiti açısından devlet organları arasında çatışmaya ve kargaşaya yol açmaktadır.
(3) Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir.
Anayasanın 87 inci maddesi uyarınca TBMM’nin adlî ve idarî suçlara ilişkin genel ve özel nitelikli af çıkarma yetkisi vardır. TBMM adli suçlar yanında memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına ilişkin kanunlar çıkarmaktadır. Çıkarılan bu kanunlarda 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 68’inci maddenin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş olanlar dışındaki yer değiştirme cezalarına af getirmektedir.
Af kanunlarının uygulamasında yaşanan sorunları ortadan kaldırmak ve TBMM iradesinin uygulamaya geçmesini sağlamak bakımından bent hükmünde af kanunu hükümleri ile uyumlu bir düzenleme yapılmalıdır.
(4) 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir.
Açılan dava sayısının hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfileri bakımından gerekli asgarî sayının da altında olduğu; bu yerlerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfi bakımından da sorun yaşadıkları, terfideki zorlukların ortadan kaldırılması gerekçesiyle[52] HSYK, 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı kararla 136 ilçe adliye teşkilatını kapatmıştır.
Kapatılan 4 ve 5’inci bölge adliyelerde görev yapan hâkim ve savcıların niteliksiz terfileri ile bu terfiler esas alınarak yapılan birinci sınıf incelemesinin yeniden ele alınması ihtiyacı doğmuştur. Kurul’un kapatma kararı ve gerekçesi hukukumuzda yargılamanın yenilenmesine neden olan yeni delil ortaya çıkmasına benzer bir durum oluşturmuştur. Kurul karaları resmi belge ve delil niteliğindedir. Bu nedenle anılan terfi ve birinci sınıf işlemlerinin yeniden ele alınarak yaşanılan mağduriyetlerin giderilmesi gereklidir.
Devletin ve kamu hizmetinin ciddi bir iş olduğu, devlete güvenerek hizmet eden kamu görevlilerin yaşadıkları mağduriyetin bir şanssızlık olarak nitelendirilerek geçiştirilemeyeceği, hâkim ve savcılarının kendilerinden kaynaklanmayan bir durum nedeniyle mağdur edilmelerinin evrensel hukuk kurallarıyla bağdaşmayacağı, aksine tutumların Devlete ve Kurumlara zarar vereceği gerçeği karşısında mağduriyetlerin giderilmesi yönünde adım atılması gerektiği savunulmuştur.
4. Tayin Sistemi
Hâkim ve savcıların tayinleri en büyük tartışma ve şikayet alanlarındandır. Tayinlerde objektif kriterlerin olmadığı, eşit uygulama yapılmadığı, tavassut yapıldığı gerekçeleriyle yoğun eleştirilere[53] hedef olmakta hatta zaman zaman bu eleştiri ve haberler medya aracılığı ile kamuoyu gündemine gelmektedir. Bu nedenle her kararname döneminde hâkim ve savcılar Ankara’ya taşınmakta kurul üyelerini görmek zorunda kalmakta ve Adalet Bakanlığı ise “tavassut yapılmaması” yönünde genelgeler yayınlamaktadır.
Uygulamada karşılaşılan sorunlar ve belli başlı eleştiriler şunlardır;
a. Coğrafi bölge sisteminin olmaması
Ülkemizde yer değiştirme suretiyle atamaya tabi kamu görevlileri için (Doktor, Öğretmen, Kaymakam, Polis, Asker vb) coğrafi bölge sistemi uygulanmakta olup her bölgede görev yapacak şekilde düzenleme ve uygulama yapılmaktadır. Ancak hâkim ve savcıların yer değiştirmelerinde böyle bir ölçüt olmadığından bir kısım hâkim savcının özellikle Marmara ve Ege Bölgesinde olmak üzere büyük şehir merkezi etrafında görev yapmaları önemli bir sorundur.
b. Beş bölgeli sisteme ve uygulamasına yönelik eleştiriler
Görev yerinin özelliklerine göre oluşturulan 5 bölgeli sistemin adil ve hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle eleştirilmekte olup bunun yerine 7 bölgeye çıkarılması yada başka bir yöntem geliştirilmesi önerilmiştir.
c. Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistemin bulunmaması
Bu alandaki çağdaş ve evrensel kriterler, görev yapılan yerin özellikleri, görev süresi ve performansı dayalı olarak geliştirilen puanlama sistemidir. Puanlamaya dayalı tayin sistemi halen ülkemizde birçok bakanlıkta uygulanmaktadır. Objektif nitelikteki puana dayalı sistemin hâkim ve savcı atamalarında uygulanmaması eleştirilmektedir.
d. Atamalarda şeffaflığın olmaması
Dünyada uygulanan atama öncesinde boşaltılacak ve atama yapılacak yerlerin ilan edilmesi uygulamasının ülkemizde olmaması, kimin, nereye hangi nedenle atamasının yapıldığının bilinmesini dolayısıyla mesleki otokontrolü sağlayacak şekilde aleniye yer verilmesini sağlayacak bir düzenlemenin bulunmaması, kararname çalışmalarının gizli yürütülmesi eleştirilmektedir.
e. Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulmaması,
5 ayrı bölge için ve OHAL dönemleri için kabul edilen sürelere uyulmamasının mağduriyet doğuracak sorunlara yol açmaktadır.
Mevcut uygulamada bir kısım hâkim ve savcıların haklarında hiçbir ceza olmamasına karşın 7-8 yıl gibi süre ve birden fazla 5 ve 4’üncü bölgelerde çalıştırılmasına karşın 5 ve 4’üncü bölgelerde çalıştırılmadan meslek hayatların tamamlayanlar bulunmaktadır. Karı-koca hâkim ve savcıların usul hukuku hükümlerine aykırı olmayacak şekilde 5 ve 4’üncü bölgelerde çalıştırılması mümkün olduğu halde uygulama yapılmamaktadır.
5. Soruşturma ve kovuşturma
Anayasanın 144’üncü maddesi[54] uyarınca hâkim ve savcılar hakkındaki adlî ve idarî soruşturmalar Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri ile kıdemli hâkim veya savcı eliyle yapılır. İdari soruşturma sonucunda dosya karar merci olan Kurul’a, adli soruşturma sonunda ise yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada kovuşturma yapılır.
Adalet müfettişi ile kıdemli hâkim ve savcı idari ve adli soruşturmayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine göre yürütür. CMK hükümleri çok açık olmasına ve halen tereddütsüz uygulanmasına, gerek Anayasa gerekse 2802 sayılı Kanunda aksine bir hüküm bulunmamasına karşın uygulamada gizli olduğu gerekçesiyle sanık ve müdafiinin hakları ihlal edilmektedir.
Soruşturma; soruşturma dosyası içerisindeki bilgi, belge ve deliller, hakkında soruşturma yapılan hâkim ve savcıya gösterilmeden, hakkındaki isnatlar ayrıntılı olarak açıklanmadan sadece birkaç cümle ile savunması istenilerek yapılmakta ve tamamlanmaktadır.
Disiplin soruşturmalarında ise dosyanın Kurul’a sevki öncesinde yazılı savunma alınmakta olup Kurul önünde sözlü veya vekil aracılığıyla savunma yapma imkânı bulunmamaktadır. Bunun tek istisnası meslekten çıkarma cezası istenilmesi durumunda ve İtirazları İnceleme Kurulunda sözlü veya vekil vasıtasıyla savunma hakkıdır.[55]
Adli ve idari soruşturmalara ilişkin mevcut uygulama ve düzenleme en temel haklardan olan savunma hakkına ve adil yargılanma hakkına açıkça aykırıdır.
Hâkim ve savcı kendisinin yürüttüğü soruşturma ve kovuşturmalarda en ağır ve en ahlak dışı suçu işleyen kişilerin dahi savunmaya ilişkin tüm hakları tanırken, kendisi hakkında yürütülen adlî ve idarî soruşturmalarda savunma hakkının verilmemesinin; İnsanlık tarihinin savunma hakkı alanında katettiği aşama, Ülkemizin bu alanda gerçekleştirdiği reformlar, Anayasa ve Kanun hükümleri ile bağdaşır tarafı bulunmamaktadır.
6. Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi
Hâkim ve savcılar hakkında düzenlenen hâl kağıtları ile sicil raporları “gizli” olduğu gerekçesiyle ilgilisine verilmemekte, bu durum eleştirildiği[56] kadar Bilgi Edinme Kurulu ve Yargı kararlarına konu olmaktadır.
2802 sayılı Kanununun konuyla ilgili 24[57] ve 59’uncu[58] maddeleri incelendiğinde bu belgelerin ilgisi yönünden de gizli olduğuna dair açık bir hüküm yoktur. Gizlilik gerekçesiyle bu belgelerin verilmemesi uygulamaması yanlış bir yorumun sürdürülmesinden ibarettir. Gizli sicil, ilgilisi ve yetkili olmayanlar dışındaki kişilere karşı koruma sağlamak amacıyla getirilmiştir. Gizliliğinin ilgilisine yönelik olmadığının bir delilide gizli sicilde tutulacak belgeler arasında mal beyanının olmasıdır. Mal beyanı bizzat ilgili tarafından doldurulduğu, gizli sicile konulduktan sonra istenildiğinde ilgilisine verildiğine göre aynı sicil içerisinde tutulan diğer belgelerin ilgilisine verilmemesi mantıki ve hukuki değildir.
Gizliliğe ilişkin yorum doğru kabul edilse bile 24.04.2004 tarihinde yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 5’inci madde ikinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygu-lanmaz.” amir hükmüne belgelerin verilmesi önündeki engel kalkmıştır.
Kanunun açık hükmüne rağmen bu belgelerin bilgi edinme hakkı dışında olduğuna dair 10.08.2004 tarihli Bakan olur’u dayanak yapılarak hâkim ve savcıların başvuruları reddedilmiş, red kararlarına karşı yapılan itirazlar Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunca kabul edilmiştir[59].
Adalet Bakanlığı ise Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararına karşı idari yargıda iptal ve yürütmenin durdurulması davası açmış ancak sonuçlanan davalar Bakanlık aleyhinedir.
7. Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı Dışında Görevlendirilmesi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun muvafakati ile hâkim ve savcıların bir bölümü üzerine, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında (Başbakanlık, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar veya Bağımsız İdarî Otoritelerde) yürütme ve idare yetkisinin kullanımı çerçevesinde, yargı dışı alanlarda yetkilendirilmesi; yargının hizmet kalitesini ve iş gücünü olumsuz yönde etkilediği, yargı bağımsızlığına aykırı olduğu ileri sürülmüştür.[60]
8. Adalet Müfettişliği
Dünyada ve ülkemizde uygulanmaya başlanan stratejik yönetim anlayışıyla birlikte halen Teftiş Kurulun uyguladığı klasik, bürokratik teftiş sistemi yerini çağdaş denetim (teftiş) sistemine bırakmıştır.
Mevcut denetim (teftiş) sistemin;
· Fazla sayıda ama etkisiz,
· Kurallara uygunluğa ve geçmişe dönük,
· Hedeflerden ve performans göstergelerinden yoksun bir denetim olması vb. nedenlerle çağdaş denetim anlayışına geçilmiştir.
Çağdaş denetim; “kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve kuruluşların gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı hale gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre; tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor haline getirerek ilgililere duyurmak” olarak tanımlanmaktadır.[61]
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu[62] ile mevcut teftiş sisteminin yerini ön malî kontrol ve iç denetimden oluşan iç kontrol sistemi almıştır[63]. Adalet Bakanlığı bünyesinde de ön mali kontrol mekanizması oluşturulmuş, iç denetimden sorumlu iç denetçilerin ataması yakında yapılacaktır.
Dünyanın ve Ülkemizin geldiği aşama, kanuni düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak Teftiş Kurulu Başkanlığının diğer bakanlıklarda olduğu gibi kapatılması veya iç denetim mekanizmasına dönüştürülmesi yolunda çalışmalar yapılması zorunluluğu doğmuştur.
9. Adalet komisyonu başkan ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcısının seçimi
Yasama ve Yargı organında asıl olan seçim, Yürütme organında ise atama sistemidir. Bununla birlikte Yürütme organında Üniversite gibi kurum ve kuruluşlarda seçim sistemi uygulanır.
Yüksek Mahkemelerin yönetimi kendi içerisinde yaptıkları seçimlerle yapılmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcıvekili adayları Yargıtay, ataması Cumhurbaşkanı tarafından yapılır.[64] Danıştay Başsavcısı, başkanvekilleri doğrudan Danıştay tarafından yapılır.[65]
Yüksek mahkemelerin yönetiminde geçerli olan seçim sistemi, alt derece mahkemelerinde sözkonusu olduğunda yerini yürütme organına ait atama sistemine bırakmaktadır.
Aleniyet ilkesinin yargı için temel ilke olması ve yüksek mahkeme, alt derece mahkemesi ayrımı olmadan uygulanmasında olduğu gibi seçim ilkesinin de aynı şekilde alt derece mahkeme teşkilatları için adalet dairelerini yönetimi için yürürlüğe konulmasının çelişkili olduğu ileri sürülmektedir. Atamaya dayalı sistemin uygulamada keyfiliğe ve kötüye kullanmaya açık olduğu, atamalarda ehliyet ve liyakatın tespitinde isabetsizliklerin olabildiği, adalet komisyonlarının mahkeme personeli üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımını konusunda eleştiriler bulunmaktadır.
II. YARGI REFORMU
A. YARGI REFORMUNUN AMAÇ VE İLKELERİ İLE BELGELER
1. Amaç ve İlkeler
Yargı Reformuna ilişkin değerlendirme, görüş ve öneriler;
· İnsan Haklarına Dayalı,
· Adil Yargılanma Hakkını Esas Alan,
· Demokratik,
· Katılımcı,
· Hesap verebilen,
· Aleni,
· Objektif (Nesnel) Kriterlere Dayalı,
· Saydam,
· Etkili,
· Verimli,
· Vatandaş odaklı,
· Bilgi teknolojilerinden yararlanan,
amaç ve ilkeler çerçevesinde ortaya konulmuştur.
2. Belgeler
Yargıda reform niteliğinde bir yapısal dönüşüm yapılmasını zorunlu kılan belgeler;
a. Kalkınma Planı[66]
b. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu[67]
c. Ulusal Program[68]
d. Hükümet Programı[69]
e. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi [70]
g. Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri[71]
h. Hâkimlerin Rolü, Etkinliği Ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı [R(94)12] [72]
f. Avrupa Birliği 2006 Türkiye İlerleme Raporu[73]

B. REFORM ÖNERİLERİ

1. YARGI BİRLİĞİ
Değişim, İnsanlık tarihinin temel olgusudur. İnsanlık için değişim bir amaç değil varlığını devam ettirmek, daha güçlü ve iyi yaşayabilmesi yolunda bir araçtır. Değişemeyen çağa ve koşullara kendini uyduramayan toplumlar, devletler ve kurumlar doğanın kurallarına boyun eğerek yok olmak zorunda kalmıştır.
Hayatın önümüze koyduğu bu gerçek karşısında Ülkemizin, Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak; varlığını koruması, refah, maddi ve manevi mutluluğu artarak sürdürebilmesi ve çağdaş medeniyet düzeyine ulaşabilmesi için çağın evrensel değerleri, bilimsel gelişmelerini izleyerek değişmesi gereklidir.
Hukukun toplum düzenini oluşturması amacı değişimi en seri şekilde takip etmesini zorunlu kılmaktadır. Daha düne kadar bilgisayar, internet suçları yokken bilim ve teknoloji dünyasındaki yenilikler hukukun değişimini de beraberinde getirmiştir
Demokrasi, insan hakları, birey ve devlet ilişkilerine anlayış, Uluslar arası hukuktaki gelişmeler ve uzlaşma temelinde mevcut yargı sistemi sorgulanmalı, çağa ayak uydurmak yargı alanında çok başlığını ortadan kaldırarak içtihat birliğini sağlamak için yargı birliği tartışmaya açılmalıdır.
Yargı birliğine geçilip geçilmeyeceği bir kurumun tek başına alacağı bir karar olamayacağı, toplumsal uzlaşmayı[74] gerekli kılması nedeniyle Devletin ve toplumun tüm kesimin katılacağı zeminde tartışmaya açılması uygun olacaktır.
Türkiye'deki bir kısım sıkıntılar da yargı biriliğinin olmayışından kaynaklandığı, yargının bir çatı altında toplanması hem yargının özlük haklar açısından hem yargının işleyişi açısından da beraberinde de pek çok sorunu çözüme kavuşturacağı dile getirilmiştir[75].
a. Adlî – İdari Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi
Reform yapılmasını gerektiren alanlar başlığı altında belirttiğiz üzere günümüz dünyasında birey – devlet ilişkileri ast-üst ilişkisi değil eşitlik temelinde ele alınmaktadır. Öte yandan çağdaş toplumlarda Devlet icracı olmaktan çok planlayan ve denetleyen konumuna geçmiş, kamu hizmeti kavramı yerine başka kavramlara bırakmıştır. Bu durumda idarî yargı düzenini sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Ancak başta söylediğimiz üzere bu toplumsal mutabakatla verilecek bir karar olduğundan konunun belirtimiz eksende tartışmaya açılması uygun olacaktır.
b. Sivil – Askeri Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi
c. Anayasa ve Diğer Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi

2. ANAYASA MAHKEMESİ
a. Mahkemenin oluşumu
Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri, Devlet organlarının karşılıklı kontrol mekanizmalarını bulunması gereği dikkate alınarak Dünya uygulamaları[76] paralelinde 1961 Anayasasında[77] olduğu üzere en az üçte bir üyesi Yasama organı, diğer kesimin ise ilk derece ve bölge adliye mahkemeleri de dâhil olmak üzere tüm yargı organı mensuplarının seçimiyle oluşturulması uygundur.
c. Görev süresinin sınırlanmaması
Dünya uygulamalarında[78] olduğu üzere üyelerin görev süresi sınırlandırılması uygun olacaktır.
d. Yüce Divan görevi
Yüce Divan görevinin; ceza yargılaması konusundaki birikimi, içtihat birliğinin sağlanması ve çift dereceli yargılama yapılmasına olanak sağlaması nedeniyle Yargıtay’a verilmesi uygun olacaktır.
e. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Yüce Divan görevi Anayasa Mahkemesinde kalması durumunda Anayasa Mahkemesinin çift dereceli yargılamaya imkân verecek şekilde yapılandırılması ve buna ilişkin usul hukuku düzenlemelerin yapılması uygun olacaktır.
f. Disiplin suçlarına ilişkin hüküm bulunmaması
Diğer yüksek mahkemelerde olduğu gibi disiplin suçlarına ilişkin düzenleme yapılması uygun olacaktır.
g. Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi
Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma yetkisi konusunda tereddüde düşerek önce kendini yetkisiz görüp sonradan içtihat değiştirerek yetkili olduğu sonucuna varmış olması hukuk, bilim ve siyaset dünyasında tartışmalar dikkate alınarak bu konudaki tartışmalara son vermek hukuki güvenlik ve belirlilik açsından bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.
h. Daireler halinde yapılanma
Anayasa Mahkemesinin hazırladığı değişiklik taslağında Anayasa Mahkemesinin Genel Kurul ve iki ayrı daire şeklinde teşkilatlandırılması önerilmektedir. Önerinin Anayasa Mahkemesi konusunda yapılmak istenilen değişikliklerin belirlenmesinin ardından değerlendirilmesi uygundur.
ı. Kararların yazımı
Toplum ve Devlet hayatı açısından son derece önemli kararlar veren Anayasa Mahkemesinin karar yazımının gecikmesinin hukuk ve diğer alanlarda doğuracağı boşluk ve belirsizliğinin ortaya çıkaracağı sakıncalar dikkate alındığında kararların belli bir sürede yazılmaması durumunda üyeliğin düşmesi vb. bir takım önlemlerin getirilmesi uygun olacaktır.

3. YARGITAY
a. Üye seçimi
Yargıtay üyelerinin seçiminde ehliyet ve liyakati esas alan objektif kriterler getirilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması uygulamasının kaldırması uygun olacaktır
b. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması
Yargıtay’ın ilk derece mahkemesi olarak görev yapmasının;
- Yüksek mahkeme kavramıyla çelişmesi,
- Dünya uygulamasına aykırı olması,
- hukukun temel ilkelerine aykırı olması,
- yüksek dereceli kamu görevlileri yönünden imtiyaz niteliği taşıması,
- kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmesi[79] ve
- alt derece mahkemelerin güvencesiz olduğu gibi algılamaya yol açarak yargıya duyulan güveni zedelemesine yol açtığı göz önüne alınarak,
Çift dereceli yargılama ilkesinin bu davalar bakımından da uygulanması için alt dereceli mahkemeler verecek bir düzenleme yapılması uygundur.
c. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Yargıtay’ın belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması uygulaması kaldırılmaması durumunda tek dereceli yargılamanın yargılananlar açısından hak kaybına yol açtığı dikkate alınarak Yargıtay bünyesinde çift dereceli yargılamayı sağlayacak bir düzenlemenin yapılması uygun olacaktır.
d. Soruşturma ve kovuşturma hükümleri
Disiplin cezalarının sadece uyarma ve çekilmeye davetle sınırlı olmasının hukuk ve vicdani alanda doğurduğu sıkıntılar ve Dünya uygulaması dikkate alınarak meslekten çıkarma cezasını da içeren bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.
e. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
İçtihat birliğinin sağlanabilmesi, hâkim, savcı ve avukatlar ile doktrinin Yargıtay’ın kararlarını bir bütün olarak görebilmesi, kararlar üzerinde bilimsel araştırma ve eleştiri yapılabilmesi için İstişari raporda[80] önerildiği üzere Dünyadaki yüksek mahkemelerde olduğu gibi “Bütün kararlarının fiziki ortamda görülmesini ve internetten yayınlanması sağlayacak,” hukuki ve yapısal düzenlemelerin yapılmasının uygun olacaktır.
f. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği
Yüksek mahkemede görülen dava dosyasının kararı verecek üyeler tarafından okunmasının yasal zorunluluk[81] ve adil yargılamanın bir gereğidir. Ancak uygulamaya bakıldığında Yargıtay Kanununda üyeler için getirilen görevler, aynı Kanunun 26’ncı maddesine[82] aykırı şekilde tetkik hâkimlerine havale edilmiştir.
Tetkik hâkimleri takrir etme ve karar yazma yetkileri olmadığı halde bu işleri yapmakta, üyeler ise dosya içeriğini tamamını bir bütün olarak bilmeden, dosya içerisinde ne tür delil, bilgi ve belge olduğunu görmeden sadece tetkik hâkiminin anlattığı kadarıyla dosya hakkında karar vermektedir. Bu durumun AİHM’e götürülmesi durumunda Adil Yargılanma Hükmünü ihlalden dolayı tüm kararların tartışılabilir hale gelebileceği gibi ağır tazminatlara mahkûm edilme durumu da sözkonusu olabilecektir.
Bu nedenlerle ve 01/01/2007 tarihi itibarıyla Bölge Adliye Mahkemelerin göreve başlayacağı Yargıtay’ın iş yükünün azalacağı nazara alınarak;
Tetkik hâkimliğinin kaldırılarak yerine hukuk fakültesi mezunu raportörlerin görevlendirilmesi, bu önerinin uygun bulunmaması durumunda Yargıtay üyelerinin Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemeler yapılması uygun olacaktır.
g. Seçim işlerinin çalışmaları işleri aksatması
Anayasa ve kanunların Yargıtay’a verdiği seçim görev ve yetkisi nedeniyle çalışmaların aksamasına engel olmak, seçimin uzun süre gündem maddesi olmaktan çıkarmak ve ilgililerin göreve başlamasında gecikmeye mahal vermemek için düzenleme yapılması uygun olacaktır.
h. Özel işletmecilik yapması
Yüksek Mahkeme adının ticari işletmecilikle birlikte anılır olmasının Mahkemenin vakar ve ciddiyeti ile bağdaşmayacağı, uygulamanın ileride istenmeyen tatsız görüntüler oluşturabileceği, çıkabilecek bazı söylentilerin kuruma zarar getirebileceği yönünde kaygıların haklılığı dikkate alınarak bu tür uygulamaların önüne geçilmesi yönünde girişim yapılmasının uygun olacaktır.

4. DANIŞTAY
a. Üye seçimi
Hâkim sınıfından olan üyelerinin seçiminde ehliyet ve liyakati esas alan objektif kriterler getirilmesi uygun olacaktır.
b. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Disiplin cezalarının sadece uyarma ve çekilmeye davetle sınırlı olmasının hukuk ve vicdani alanda doğurduğu sıkıntılar ve Dünya uygulaması dikkate alınarak meslekten çıkarma cezasını da içeren bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.
c. İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
İçtihat birliğinin sağlanabilmesi, hâkim, savcı ve avukatlar ile doktrinin Yargıtay’ın kararlarını bir bütün olarak görebilmesi, kararlar üzerinde bilimsel araştırma ve eleştiri yapılabilmesi için İstişari raporda[83] önerildiği üzere Dünyadaki yüksek mahkemelerde olduğu gibi “Bütün kararlarının fiziki ortamda görülmesini ve internetten yayınlanması sağlayacak,” hukuki ve yapısal düzenlemelerin yapılmasının uygun olacaktır.
d. Adil yargılama hakkı bağlamında tetkik hakimliği
Ülkemizde iş yükü gerekçesiyle üyelerin dosya okuması[84] büyük oranda tetkik hâkimleri tarafından yerine getirmektedir. Daire üyeleri dosya içeriğini tamamını bir bütün olarak bilmeden, dosya içerisinde ne tür delil, bilgi ve belge olduğunu görmeden sadece tetkik hâkiminin anlattığı kadarıyla dosya hakkında karar vermektedir. Bu durumun AİHM’ne götürülmesi durumunda Adil Yargılanma Hükmünü ihlalden dolayı tüm kararların tartışılabilir hale gelebileceği gibi ağır tazminatlara mahkûm edilme durumu da sözkonusu olabilecektir.
Tetkik hâkimliğinin kaldırılarak yerine hukuk fakültesi mezunu raportörlerin görevlendirilmesi, bu önerinin uygun bulunmaması durumunda dosyanın tetkik hakimiyle birlikte bir üye tarafından okunmasını mümkün kılacak düzenleme yapılması uygun olacaktır.
e. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar
Duruşma yapıldığı hallerde dahi duruşma dışında karar verilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde[85] düzenlenen adil yargılama hükmünün unsuru olan aleni surette yargılamanın ihlali niteliğinde olduğu, istisnalar dışında mahkeme kararının muhakkak surette “aleni olarak” duruşmada vermesi gerektiği
f. Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin durumu
İdari yargı hâkim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar dışında atanan üyeler için getirilen 1/4’lük oranın Danıştay’ın idari davaları karara bağlama dışındaki görüş bildirmek, inceleme yapmak gibi görevleriyle[86] orantılı olarak düşürülmesi ve bu üyelerin görev alanının Danıştay’ın idari davaları karara bağlama dışındaki görüş bildirmek, inceleme yapmak gibi görevleri[87] ilgili daireyle sınırlandırılması uygun olacaktır.
g. İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi
Danıştay’ın mevcut aşırı iş yükünü azaltmak amacıyla, İdarî yargı alanında istinaf yarı yolu getirilmesi, bu çerçevede Bölge İdare Mahkemelerinin yeniden yapılanması gerekliliği Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporunda yer almıştır.[88]

5. ASKERİ YARGITAY
a. İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sakıncalı olması
Yüksek mahkeme kavramına ve dünya uygulamasına aykırı şekilde bir takım davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu, yüksek dereceli kamu görevlileri yönünden imtiyaz niteliği taşıdığı, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık taşıdığı[89] ileri sürülmüştür.
Yüksek Mahkemede yargılanmanın bir güvence sağladığı yönündeki düzenlemeye gerekçesinin mefhumu muhalifinden ilk derece mahkemelerin güvencesiz olduğu anlamının çıkarılmasına dolayısıyla alt derece mahkeme kararları hakkında şüphe altında bırakır nitelikte olduğu,
b. Çift dereceli yargılamanın olmaması
Hukukumuzda istinaf yolunun kabul edilmiş olması ve yakında kurulacak olan Bölge Adliye Mahkemeleri ile yürürlüğe girecek olmasına karşın Yargıtay’ın belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakması tek dereceli yargılama anlamına dolayısıyla yargılananlar açısından hak kaybına yol açmaktadır. Bu nedenlerle Yargıtay’ın ilk derece olarak görev yapması uygulamasına son verilerek bu tür davaların belirli bir ağır ceza mahkemesine ya da bölge adliye mahkemesine verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
c. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Yargıtay’a ilişkin bölümde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.
d. Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması
Askeri Yargıtay’ın 1’nci derece askeri yasak bölge içinde bulunmasının duruşmaların aleniyeti ile savunma hakkını zedeleyen bir durum oluşturduğu eleştirisi yapılmıştır[90]
e. Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılması,
Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılması,
doğal hâkim, yargı bağımsızlığı ve özellikle hâkimlik güvencesi ilkelerine aykırıdır.
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği
Mahkeme bütçesinin Milli Savunma Bakanlığı bütçesi içinden çıkarılarak Yargıtay ve Danıştay bütçelerinde olduğu gibi ayrı bütçelerinin olması[91].

6. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
a. Mahkemenin oluşumu
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nde hâkimlerin yanında subay üye sıfatıyla kurmay subayların görevlendirilmesi, doğal hâkim ve adil yargılanma ilkelerini zedelediği ileri sürülmüşse[92] de AİHM (2.Daire 29870/96) bu konuda aykırılık görmemektedir. Sadece 1 askeri hakimin görev yaptığı DGM’lerin 6’ncı maddeyi ihlal ettiğine karar veren AİHM’nin aşağıdaki tabloda görüleceği üzer AYİM’i aykırı bulmaması bu mahkemenin kararları ile kararların alınmasındaki saikler hakkında ciddi kuşkular oluşturacak niteliktedir.

b. Görev alanına ilişkin sorunlar
Mahkemenin görev alanı[93] Danıştay’ın görev alanını kapsayacak şekilde geniştir. Örneğin emekli olan askeri şahsın emeklilik işlemleri dolayısıyla Emekli Sandığı ile çıkacak uyuşmazlıklar AYİM’de görülmektedir. Bu durum davacısı ve davalısı sivil olan ve konusu askerlik dışı (emekliliğe ilişkin) bir uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesini engellemektedir.
Mahkemenin görev alanının davacısı asker kişi, davalısı Milli Savunma Bakanlığı ve diğer askeri birimler ve dava konusunun da askeri uyuşmazlık olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği.
c. Temyiz yolunun kapalı olması
AYİM Kararlarının kesin olması ve temyiz yoluna başvurulamaması sadece karar düzeltme yoluna başvurulması [94] hukukun genel ilkelerine ve adil yargılamaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
d. Aleni Surette Yargılamaya aykırılıklar
Duruşma yapıldığı hallerde dahi duruşma dışında karar verilmesi[95] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde[96] düzenlenen adil yargılama hükmünün unsuru olan aleni surette yargılamanın ihlali niteliğinde olduğu, istisnalar dışında mahkeme kararının muhakkak surette “aleni olarak” duruşmada vermesi gerektiği
e. Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge içerisinde görev yapması
Askeri Yargıtay’ın 1’nci derece askeri yasak bölge içinde bulunmasının duruşmaların aleniyeti ile savunma hakkını zedeleyen bir durum oluşturduğu eleştirisi yapılmıştır[97]
f. Ayrı bütçesi olması gerektiği
Mahkeme bütçesinin Milli Savunma Bakanlığı bütçesi içinden çıkarılarak Yargıtay ve Danıştay bütçelerinde olduğu gibi ayrı bütçelerinin olması[98].
g. Soruşturma ve Kovuşturma hükümleri
Yargıtay’a ilişkin bölümde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.

7. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
a. Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun niteliğinin ne olduğu konusunda yanlış algılama sorunu bulunduğundan, Kurula ilişkin düzenlemeler ve yorumlar bu yanlış temelde sürmektedir. Bu nedenle;
Çağdaş ülkelerin HSYK’nun görev alanında mevcut yapılanmasının ne olduğu, nasıl ve kimlerden oluştuğu, görev ve yetkileri, kararlarına karşı yargı yolu açık olup olmadığı gibi tüm yönlerini kapsayan bir araştırma yapılması ve kitap halinde yayınlanması, yargı teşkilatına dağıtılması,
Ayrıca anayasal sistem, kamu yönetimi, kamu hizmeti ve kamu kaynaklarının kullanımı açısından HSYK’nın niteliğini inceleyen bilimsel çalışma yaptırılarak kitap haline getirilmesi ve tüm yargı teşkilatına dağıtılması,
Adalet Akademisinde iki çalışma konusunu içerecek dersin verilmesinin uygun olacaktır.
b. Kurulun oluşumuna ilişkin sorunlar
(1) Adalet Bakanı ve Müsteşarın üyeliği
Kurulun idari nitelikte sürekli kurul olması, kamuya ait bütçe ve insan kaynağı üzerinde tasarrufta bulunması ve adalet hizmetlerinin yürütülmesinde halka hesap verebilecek bir mekanizma niteliği nedeniyle Adalet Bakanı ve Müsteşarın üyeliklerinin devam etmesi gereklidir.
Bakan ve Müsteşarın üyeliği nedeniyle Yürütme organının Yargı üzerinde etkide bulunabileceği görüşüne;
- 2’ye karşı 10 olarak oluşan yapı nedeniyle matematiksel olarak ve
-yüksek hâkimlik mertebesine gelmiş kişilerin etki altına alınabileceği düşünülemeyeceğinden katılmıyoruz.
, üyeliğin devam etmesinin uygun olacağı
(2) Kurul’un oluşumunun demokratik ve katılımcı olmadığı, yargının tümünü temsil etmediği
Yukarıda vurguladığımız üzere Kurul biri dışında 11 yargı organı mensubundan oluşmaktadır. Bakan ve Müsteşar’ın Kurulda çıkması durumunda 3 asıl 3 yedek üye Yargıtay, 2 asıl 2 yedek üye Danıştay olmak üzere 10 üyeden oluşmaktadır. Sadece Yargıtay ve Danıştay üyelerinde oluşan bu yapının yargının tümünü temsil etmediği ülkemizdeki bilim ve hukuk çevreleri yanında 2006 İlerleme Raporunda[99] da dile getirilmektedir. Bu nedenle;
- Hukuk sistemimizde yüksek mahkemeler ile alt derece mahkemelerin farklı mütala edilip Anayasada buna göre düzenleme yapılması,
- Yargı organları arasında “idari yönden” hiyerarşik bir yapının oluşmasının önlenmesi,
- Kurul’un yargısal değil idari nitelikte görevler yaptığı,
- Kurul’un mahkeme değil yönetsel anlamda sürekli kurul niteliğinde olmas
- kamuya ait kaynakların kullanması nedeniyle kamuya hesap verebilecek bir yapı ve mekanizmanın kurulması zorunluluğu,
- Yargı’nın temel ilkelerinden birinin seçim olması,
- Devletin temel niteliklerinden olan demokratik devlet ilkesinin yargı organında uygulanması,
Göz önüne alınarak Kalkınma Planı ÖİK raporunda belirtildiği üzere Kurul’un geniş tabanlı temsil ve katılımcılık esasına göre;
1961 Anayasasında olduğu gibi üyelerinin en az 1/3’ü Yasama organı tarafından ve diğer üyelerinin ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerince nispi temsil esasına dayalı olarak oluşturulması uygun olacaktır.
c. Cumhurbaşkanının atama yapması
Kurul üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması uygulamasına son verilmelidir.
d. Hâkimler ve Savcılar ayrı kurulları olması
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Hâ­kimler Yüksek Kurulu ve Sav­cılar Yüksek Ku­rulu olarak ikiye ayrılmasına ilişkin görüşlere katılmıyoruz. Mevcut uygulamanın devamını uygun buluyoruz..
e. Kurul çalışmalarının ve kararlarının gizli olması
Anayasada hüküm olmamasına karşın 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun[100] 16’ncı maddesiyle[101] Kurulun işlem ve görüşmeleri gizli hale getirilmiştir.
- Yargı organı için açıklık, aleniyetin temel ilke olması,
- Çağdaş kamu yönetiminin gün ışığında yönetim anlayışına dayanması,
- Kamuya ait insan ve bütçe kaynağını kullanılması nedeniyle kamuya hesap verilebilmesi için aleniyetin şart olduğu,
- Bilgi edinmenin temel insan haklarından olması
- Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yürürlüğe girmiş olması,
- suç ve cezada belirlilik ilkesi gereğince disipline ilişkin kararların açıklanması gereği,
- adalet hizmetinin sunumunda hukuka uygunluk, verimlilik, tarafsızlık, yerindelik vs. yönlerden bilimsel inceleme yapılabilmesi için
Kalkınma Planı ÖİK Raporunda belirtildiği üzere 2461 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesinde değişiklik yapılarak işlemler ve görüşmelerin gizliliği kaldırılması uygundur.
f. Kurul Kararlarına Karşı Yargı Yoluna Başvuru
Kurul’un mahkeme olmaması ile iş ve işlemlerinin idari nitelikte olması nedeniyle kararlarına karşı yargı yolu açılmalıdır.
g. Kurulun ayrı bir Sekretaryasının olmaması,
Kurul’un demokratik temsil ve katılımcılık esasına göre yapılanması durumunda ayrı bir sekretaryanın kurulması, Kurul yapısında değişiklik olmaması durumunda mevcut işleyişin sürdürülmesi uygundur.
h. Teftiş Kurulunun Kurul’a bağlanması
Teftiş Kurulunun Adalet Bakanlığından ayrılıp Kurul’a bağlanmasından önce Dünyanın ve Ülkemizin geldiği aşama, kanuni düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak varlığını sürdürmesi veya iç denetim mekanizmasına dönüştürülmesi tartışılmalıdır. Bu şekilde varlığını devam etmesi yönünde karar verilmesi durumunda;
Çağdaş hukuk düzeninde iddia ve karar makamları gerek usul hükümleri gerekse yapısal olarak birbirinden ayrılması zorunluluğu nedeniyle Teftiş Kurulu’nun HSYK’na bağlanmasının doğru olmayacağı, Kurul’un demokratik temsil ve katılımcılık esasına göre yapılanması durumunda soruşturma ve karar verme yetkisinin farklı kurullar elinde olması kaydıyla Kurul’a bağlanması uygun olacağı düşünülmektedir.
ı. Kurulun ayrı binasının olmaması
Kurul’un ayrı binasının olması yönündeki Kalkınma Planı ÖİK Raporu, İlerleme Raporu ve İstişari Raporda yer alan önerilerin uygun olduğu düşünülmektedir.
i. Kurulun Ayrı Bir Bütçesi Olmamasına Yönelik Eleştiriler
Kurul’un ayrı bütçesi olması yönündeki Kalkınma Planı ÖİK Raporu, İlerleme Raporu ve İstişari Raporu tespitlerinin yerinde olduğu düşünülmektedir.

8. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
a. Hâkim ve Savcıların hukuk fakültesi mezunu olma şartı
Hukuk fakültelerinden mezun olmayanların (gerekli kuramsal ve uygulamalı hukuk bilgilerini, bir başka anlatımla yeterli hukuk nosyonu ve formasyonunu almamış kişilerin) özellikle idarî yargı hâkim adaylığı için yapılan sınavlar sonucunda atanabilmeleri, çağcıl adalet hizmeti ve yargı sistemlerinin temel niteliği ile örtüşmemektedir.[102]
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hazırlandığı tarihte 6 hukuk fakültesi bulunması ve yeterli sayıda hukuk fakültesi mezunu bulunmaması nedeniyle getirilen kanun hükmünün günümüzde hukuk fakültesi sayısının YÖK verilerine göre 15 devlet 15 vakıf olmak üzere (KKTC hariç) toplam 30’a ulaşmış olması buna paralel olarak gerek yurt içi gerekse yurtdışı mezun sayısının ihtiyacın çok üzerinde olması nedeniyle madde gerekçesi ortadan kalkmıştır.
Bu nedenlerle Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK raporunda “İdarî yargıda hâkim ve savcı olabilmek için hukuk fakültesi mezuniyeti koşulunun aranması” gerektiği belirtilmiştir.
Konuyla ilgili TBMM Genel Kurul görüşmelerinde iktidar ve muhalefet milletvekilleri aynı yönde görüşlerini ifade etmişlerdir.[103]
Belirtilen nedenlerle, idarî yargıda görev yapacak olan hâkim ve savcıların hukuk fakültesi mezunu olmalarının sağlayacak düzenleme yapılması uygundur.
b. Hâkim ve savcı adaylarının alımı
Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporunda hâkim ve savcı adaylarının alımının Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca yapılması önerilmiş ise de, İstişari Raporda belirtildiği üzere; “Avrupa'da hâkimlerin işe alınmasıyla ilgili yeknesak bir mekanizma bulunmamakta, hâkimler ve diğer üyelerden oluşan karma yapılı bir organ tarafından alınması genel bir uygulamadır.(Tablo 3:) Böyle bir yapıda meslekten olmayan insanların bulunması, sürece toplumun perspektifini katacağından avantajlıdır[104].” denilmektedir.
Ayrıca, yargı bağımsızlığı kadar demokratik ve hukuk devleti nitelikleri ile kamu kaynaklarının kullanımında hesap verme ilkeleri göz önüne alınarak hâkim ve savcı adaylarının yeniden gözden geçirilmesi uygundur.
Hâkimlerin Rolü, Etkinliği ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararında[105] hâkim ve savcı alımlarının Kurul yada yargı organı tarafından alınmasını öngören bir düzenleme bulunmamakta bunun yerine atanma usullerinin şeffaflığını ve uygulamada bağımsızlığını sağlayıcı teminatlar sağlayan sistemleri geçerli saymıştır.
Kurul’un mevcut yapısının demokratik, katılımcı ve yargıyı tam anlamıyla temsil eder hale gelinceye kadar yasama, yürütme ve yargı organlarının temsil edileceği bir kurul tarafından adayların seçim işlemi yapılmalıdır.
Hâkim ve savcı adaylarının alımında bu işlemi hangi organın yapacağı kadar alımda işlemine objektif kriterler getirilmelidir. Yazılı sınavın ÖSYM tarafından yapılıyor olması objektiflik ve tarafsızlık konusunda güvence sağlamaktadır. Sözlü sınavda ise, alınacak aday sayısının %50 fazlasının sözlü sınava çağrılması uygun olacaktır.
Diğer bir önlem ise yazılı sınav notunun %70’i ile sözlü sınav notunun %30’unun toplanmasıyla ortaya çıkan puan sıralamasına göre adayların alınmasıdır.
c. Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi)
(1) Sınıf sistemi
Hâkimlik ve savcılık mesleği; üçüncü sınıf, ikinci sınıf, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıf olmak üzere dört sınıfa ayrılmasına dayanan sistemle ilgili öneriler;
— Sınıf sistemi uygulaması akılcılıktan uzak, çelişki, bilimsel temelden uzak ve modern personel yönetim bilimine aykırı olması nedeniyle kaldırılması,
— Kaldırılmaması durumunda, personelin verimliliğini sağlama ve motivasyonu sürekli kılabilmek için terfi sistemi işe girmeden yaş haddine kadar süren çalışma dönemini kapsayan görev süresini olarak 40 yılı baz alarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
(2) Derece ilerlemesi
Derece ilerlemesinde aranan kıstaslardan;
(a) Not oranı
Not verme uygulamasının;
- Yargıya duyulan güveni sarstığı, hakimi davanın tarafı haline getirdiği[106],
- hâkimlerin “Direnme kararı” veremedikleri bu nedenle yargı bağımsızlığına aykırı olduğu,
- yüksek mahkemelere, yargısal otorite olması yanında idari otorite olma konuma taşıdığı bununda anayasal sisteme aykırı olduğu yolundaki eleştiriler dikkate alınarak
Kaldırılması veya objektif esaslara dayalı olarak yeniden düzenlenmesinin uygun olacaktır.
(b) Kanun yolundan geçen iş sayısı
Hâkim ve savcıların derece ilerlemesi yapabilmesi için kanun yolundan iş geçirmesi zorunluluğu getirilmesi sistemi;
- başarıyı ölçmediği,.
- sahteciliğe sevk ettiği,
- yargının iş yükünün artırdığı, adaletin gecikmesine neden olduğu,
- çağdaş ölçme değerlendirme sistemlerine uymadığı
açıkça görüldüğünden kaldırılması uygun olacaktır.
(3) Birinci sınıfa ayrılma
(a) Birinci sınıfa ayrılma getirilen özel koşul kaldırılmalıdır.
Hâkimlik ve savcılık mesleği; üçüncü sınıf, ikinci sınıf, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıf olmak üzere dört sınıfa ayrılmasına dayanan sistemle ilgili öneriler;
— Sınıf sistemi uygulaması akılcılıktan uzak, çelişki, bilimsel temelden uzak ve modern personel yönetim bilimine aykırı olması nedeniyle kaldırılması,
— Kaldırılmaması durumunda, personelin verimliliğini sağlama ve motivasyonu sürekli kılabilmek için terfi sistemi işe girmeden yaş haddine kadar süren çalışma dönemini kapsayan görev süresini olarak 40 yılı baz alarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
— ikinci sınıfa geçerken özel koşul aranmaksızın,
— birinci sınıf olabilmeleri için sadece bekleme süre ve Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilme hakkını da yitirmemiş şartı yeterli sayılırken ikinci sınıftan birinci sınıfa ayrılma aşaması için özel şartlar getirilmiş olmasının kanunun kendi içerisindeki uyumuna ve çağdaş ve evrensel personel yönetimi, ölçme ve değerlendirme sistemlerine aykırıdır.
(b) Bilimsel güç ve yeteneği ibaresi değiştirilmelidir.
Birinci sınıfa ayrılmada aranan “Bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak,” şartına düzenleyen (c) bendinde düzenlenen “Bilimsel güç ve yeteneği” ölçme işinin Anayasamıza göre bu görev Üniversitelere ait olması nedeniyle devlet organları arasında çatışmaya ve kargaşaya yol açmamak adına;
- (c) bendinin madde metninden çıkarılması,
- çıkarılmadığı takdirde bilimsel güç ve yeteneği ibaresinin “Mesleğiyle ilgili alanda Doktora yapmış olmak veya” ibaresiyle değiştirilmesi, (böylelikle bilimsel güç ve yeteneği ölçme işi Üniversitelere bırakılmış olacak, bentte yer alan “ve” bağlacının “veya” ile değiştirilmesi ile hakim ve savcıların bilimsel çalışma yapması teşvik edilmiş olacaktır.
“hizmet ve meslekteki başarısına göre” ibaresi “nitelikli terfileri ile” olarak değiştirilmelidir. Hizmet ve meslekteki başarının ölçülmesine ilişkin temel ölçütler 2802 sayılı Kanunun “Derece İlerlemesine” ilişkin 21 inci madde (c) bendinde mevcuttur. Buna göre hakim ve savcılar, süre ve ceza almama koşulu yanında ahlakî gidişleri, meslekî bilgi ve anlayışları, gayret ve çalışkanlıkları, gördükleri işlerin birikmesine sebep olup olmadıkları, çıkardıkları işlerin miktar ve mahiyetleri, göreve bağlılıkları ve devamları, üst merciler ve müfettişlerce haklarında düzenlenen hâl kâğıtları ve sicil fişleri, kanun yolu incelemesinden geçen iş sayısı ve bu inceleme üzerine verilen notları, örnek karar ve mütalâaları ve varsa meslekî eser ve yazıları ile katıldıkları meslek içi ve uzmanlık eğitimleri göz önünde tutularak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca ilân edilen derece yükselme ilkelerinde aranan koşullar yönünden incelenerek derece ilerlemesi yaptırılmaktadır. İşte bu maddeye göre derece ilerlemesi yaptırılan bir hakim ve savcının bu sefer aynı nitelikteki 32’nci maddenin (c) bendi gerekçe gösterilerek birinci sınıfa ayrılmaması gibi çelişki durumları ortadan kaldırmak, objektif kriterler getirmek ve kanunun iç uyumunu sağlamak açısından değişikliği ihtiyaç duyulmuştur. Böylelikle 21’inci maddede sayılan ölçütler yeniden birinci sınıf incelemesinde dikkate alınmaksızın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun belirleyeceği nitelikli terfiye ilişkin ilke kararlarına göre birinci sınıfa ayırma kararı verilecektir.
Bu açıklamalardan sonra birinci sınıfa ayrılmada özel koşulu düzenleyen (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmelidir.
“Mesleği ile ilgili alanda Doktora yapmış olmak veya nitelikli terfileri ile emsali arasında temayüz etmiş olmak,”
(c) Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir.
TBMM’nin adlî ve idarî suçlara ilişkin genel ve özel nitelikli af çıkarma yetkisi dayanarak çıkardığı disiplin cezalarının affına ilişkin kanunların uygulanmasında yaşanan sorunların ortadan kaldırılması için;
“ Yer değiştirme cezası almamış olmak,”
şeklinde düzenlenen 32’nci maddenin “d” bendinin
“ 68 inci maddenin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre yer değiştirme cezası almamış olmak,”
şeklinde değiştirilmesi uygundur.
(d) 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir.
HSYK, 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı kararıyla ve “Açılan dava sayısının hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfileri bakımından gerekli asgarî sayının da altında olduğu; bu yerlerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfi bakımından da sorun yaşadıkları, terfideki zorlukların ortadan kaldırılması gerekçesiyle[107]” kapatılmıştır.
Kapatılan 4 ve 5’inci bölge adliyelerde görev yapmış hâkim ve savcıların kendilerinden kaynaklanmayan bir durum nedeniyle mağdur edilmelerinin evrensel hukuk kuralları ile Devlet ve kamu hizmetinin ciddiyetine aykırıdır. Kurul’un kapatma kararı ve gerekçesinin hukukumuzda yargılamanın yenilenmesine neden olan yeni delil ortaya çıkmasına benzer bir durum oluşturması nedeniyle;
- niteliksiz terfileri ile
- bu terfiler esas alınarak yapılan birinci sınıf incelemesinin
res’en ele alınarak incelenmesi yönünde girişimde bulunulması, bu görüşün isabetli bulunmaması yada Kurul tarafından kabul görmemesi durumunda mağduriyeti giderecek şekilde 2802 sayılı Kanuna Ek madde eklenmesi yoluna gidilmesi uygundur.
d. Tayin Sistemi
(1) Coğrafi bölge sistemine geçilmelidir.
Ülkemizde yer değiştirme suretiyle atamaya tabi kamu görevlileri için (Doktor, Öğretmen, Kaymakam, Polis, Asker vb) uygulanan sistemden yararlanılarak coğrafi bölge sistemine geçilmelidir.
(2) Beş bölgeli sisteme ve uygulamasına gözden geçirilmelidir.
Ayrıntılı etütler yapılarak 5 bölgeli sistemin terk edilmesi, yerine 7 bölgeli yada bölgeleri alt gruplara ayıran (örneğin 1/a, 1/b gibi) veya bölgeleri kendi içerisinde sıralayan sisteme geçilmelidir. .
(3) Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistem getirilmelidir.
Çağdaş ve evrensel kuralların gereği olarak görev yapılan yerin özellikleri, görev süresi ve performansa dayalı olarak geliştirilen objektif nitelikteki puanlama sistemine geçilmelidir.
Bütün hâkim ve savcıların puanları ve hesaplanma şekli internet aracılığı ile sürekli ulaşılabilir şekilde olmalıdır.
(4) Atamalarda şeffaflığın olmaması
Kararname taslağı öncesi, boşaltılacak ve atama yapılacak yerlerin ilan edilmesi ve kararname sonrası kimin, nereye hangi nedenle atamasının yapıldığının internet aracılığıyla duyurulması uygundur.
(5) Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulmaması,
5 ayrı bölge için ve OHAL dönemleri için kabul edilen sürelere uyulmalıdır. Uyulmaması durumunda bu durumun telafisi için önlemler alınmalıdır.
e. Soruşturma ve kovuşturma
Hâkim ve savcılar hakkında yürütülen adlî ve idarî soruşturmalarda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen sanık ve müdafiinin savunma hakları tereddütsüz şekilde verilmelidir. Kanun hükümlerin uygulanmasında tereddüt ediliyor olmasında kanunda değişikliğe gidilmesi uygun olacaktır.
İhraç dışındaki disiplin suçları içinde Kurul önünde sözlü veya vekil aracılığıyla savunma yapılması yönünde kanuni düzenleme yapılmalıdır.
f. Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi
- 2802 sayılı Kanunda gizliliğe ilişkin açık hüküm olmaması,
- 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 5’inci madde ikinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” amir hükmü ve
- Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun 2004/12 sayılı kararı,
- İdari mahkemelerinin kararları karşısında
hâl kağıtları ile sicil raporları talep eden hâkim ve savcılara verilmelidir.
Geçmişte yapılan bir takım uygulamaların sorun çıkarabileceği yönünde bir düşüncenin varlığı sözkonusu ise,
Teftiş Kurulu Yönetmeliğine geçici bir madde eklenerek geçmişte düzenlenen hal kağıtlarının 3 aylık süre içinde res’en ele alınabilmesine ve düzeltmesine olanak sağlanmalıdır.
Ayrıca ilgilinin talebi Teftiş Kurulunun uygun bulmasıyla müfettiş hal kağıtlarını değiştirilmesi ve gizli sicil dosyasından çıkarılmasını talep etme yönünde düzenleme getirilmedir.
g. Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı dışında görevlendirilmesi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun muvafakati ile hâkim ve savcıların bir bölümü üzerine, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında (Başbakanlık, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar veya Bağımsız İdarî Otoritelerde) yürütme ve idare yetkisinin kullanımı çerçevesinde, yargı dışı alanlarda yetkilendirilmesinin;
- yargının hizmet kalitesini ve iş gücünü olumsuz yönde etkileyip etkilemediği ile
- yargı bağımsızlığına aykırı olup olmadığı
araştırılmalı ve çıkan sonuçlara göre idari ve kanuni önlemler alınmalıdır.
h. Adalet Müfettişliği
Dünyada ve ülkemizde uygulanmaya başlanan stratejik yönetim anlayışıyla birlikte halen Teftiş Kurulun uyguladığı klasik, bürokratik teftiş sistemi yerini çağdaş denetim (teftiş) sistemine bırakmıştır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu ile mevcut teftiş sisteminin yerini ön malî kontrol ve iç denetimden oluşan iç kontrol sistemi almıştır.
Adalet Bakanlığı bünyesinde de stratejik yönetime geçilmiş, ön mali kontrol mekanizması oluşturulmuştur. İç denetimden sorumlu iç denetçilerin ataması yakında yapılacaktır.
Dünyanın ve Ülkemizin geldiği aşama, kanuni düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak Teftiş Kurulu Başkanlığının diğer bakanlıklarda olduğu gibi kapatılmalı veya iç denetim mekanizmasına dönüştürülmesi yolunda çalışmalar yapılmalıdır.
ı. Adalet komisyonu başkan ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcılarının seçimi
Yasama ve Yargı organında asıl olan seçim, Yürütme organında ise atama sistemidir. Bununla birlikte Yürütme organında Üniversite gibi kurum ve kuruluşlarda seçim sistemi uygulanır.
Yüksek Mahkemelerin yönetimi kendi içerisinde yaptıkları seçimlerle yapılmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcıvekili adayları Yargıtay, ataması Cumhurbaşkanı tarafından yapılır. Danıştay Başsavcısı, başkanvekilleri doğrudan Danıştay tarafından yapılır.
Aleniyet, tarafsızlık, eşitlik vb. gibi Yargı’ya özgü temel ilkelerden olan seçim ilkesinin yargının her aşamasında uygulanması zorunluluktur. Adliyelerin yönetiminde ve Cumhuriyet başsavcılığı teşkilatında ortaya çıkan sorunların giderilmesi demokratik kuralların işletilmesiyle mümkün olacaktır.
C. GEREKLİ DÜZENLEMELER
1. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİREN
a. YARGI BİRLİĞİ
(1) Adlî – İdari Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi
(2) Sivil – Askeri Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi
(3) Anayasa ve Diğer Yargı Ayrımının Sona Erdirilmesi
b. ANAYASA MAHKEMESİ
(1) Mahkemenin oluşumu
Anayasanın 146’ncı maddesinde köklü değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(2) Görev süresinin sınırlanmaması
Anayasanın 147’nci maddesinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(3) Yüce Divan görevinin Yargıtay’a devri
Anayasanın 148/3,4,5 ve 149/4’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(4) Çift dereceli yargılamanın olmaması
Anayasanın 146, 148, 149 ve 153’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(6) Yürütmenin durdurulması yetkisinin açıkça düzenlenmesi
Anayasanın 148 ve 153’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(7) Daireler halinde yapılanma
Anayasanın 148, 149 ve 153’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(8) Kararların yazımı
Anayasanın 153’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
c. YARGITAY
(1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına son verilmesi
Anayasanın 154/4’fıkrasındaki “Cumhurbaşkanı tarafından” ibaresinin metninden çıkarılması
(2) İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sona erdirilmesi
Anayasanın 154/1’fıkra ikinci cümlesinin fıkra metninden çıkarılması gereklidir.
d. DANIŞTAY
(1) Hâkim sınıfı dışında atanan üyelerin sayı ve görev yönünden sınırlanması
Anayasanın 155/3’üncü maddelerinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
e. ASKERİ YARGITAY
(1) İlk derece mahkemesi olarak görev yapmasının sona erdirilmesi
Anayasanın 156/1’fıkra ikinci cümlesinin fıkra metninden çıkarılması
f. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
(1) Mahkemenin oluşumunda hakim sınıfından olmayan üye uygulamasına son verilmesi
Anayasanın 157/2, 3 ve 4’üncü fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(2) Görev alanının sınırlanması
Anayasanın 157/1’inci fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(3) Temyiz yolunun kapalı olması
Anayasanın 157/1’inci fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
g. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
(1) Kurulun, demokratik katılım, tüm yargıyı temsil esasına göre yapılanması
Anayasanın 159/2’nci fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(2) Cumhurbaşkanının atama yapmasının kaldırılması
Anayasanın 159/2’nci fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(3) Kurul kararlarına karşı yargı yolunun açılması
Anayasanın 159/4’üncü fıkrasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(4) Kurulun ayrı bir sekretaryası olması,
Kurul’un demokratik temsil ve katılımcılık esasına göre yapılanması şartıyla Anayasanın 159’uncu maddesine bir fıkra eklenmesi gerektirmektedir.
(5) Teftiş Kurulunun Kurul’a bağlanması
Teftiş Kurulunun Adalet Bakanlığından ayrılıp Kurul’a bağlanmasından önce Dünyanın ve Ülkemizin geldiği aşama, kanuni düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak iç denetim mekanizmasına dönüştürülmesi yada kapatılması yönünde karar varılmadığı takdirde ve Kurul’un demokratik temsil ve katılımcılık esasına göre yapılanması durumunda ayrı soruşturma yetkisi ve karar verme yetkisinin farklı kurullar elinde olması kaydıyla Anayasanın 144’üncü maddesinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
h. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
(1) Hâkim ve savcı adaylarının alımında değişikliğe gidilmesi
Kurul’un demokratik temsil ve katılımcılık esasına göre yapılanması şartıyla Anayasanın 159’uncu maddesine bir fıkra eklenmesi gerektirmektedir.
(2) Adalet Müfettişliğinin iç denetim sistemine dönüştürülmesi ya da kaldırılması
Dünyanın ve Ülkemizin geldiği aşama, kanuni düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak Teftiş Kurulu Başkanlığının iç denetim mekanizmasına dönüştürülmesi veya kapatılması kararına varılması durumunda, Anayasanın 144’üncü maddesinin yeniden düzenlenmesi gereklidir.

2. KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİREN
b. ANAYASA MAHKEMESİ
(1) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması
Yüce Divan görevi Anayasa Mahkemesinde kalması durumunda Anayasa Mahkemesinin çift dereceli yargılamaya imkân verecek şekilde yapılandırılması ve buna ilişkin usul hukuku düzenlemelerin 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda[108] yapılması gerekecektir.
(2) Disiplin suçlarına ilişkin hükümlerin eklenmesi
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna disiplin suçları ve soruşturmasına ilişkin maddelerin eklenmesi gerektirmektedir.
c. YARGITAY
(1) Üye seçiminin ehliyet ve liyakat esasına dayalı objektif kriterlerle belirlenmesi
Yargıtay Kanunu’nun[109] 29’uncu maddesine ek hükümler konulmasını gerektirmektedir.
(2) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması
Yargıtay’ın ilk derece mahkemesi olarak görev yapması durumunda çift dereceli yargılama yapabilmesi için Yargıtay Kanununun müteaddit maddelerinde değişiklik yapılmasını gereklidir.
(3) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi
Yargıtay Kanunu’nun 19’uncu maddesine ek hükümler konulmasını gerektirmektedir.
(4) İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
Yargıtay Kanununun 20’nci maddesinin birinci fıkra (1) nolu bendinden, 50’nci maddesinin ikinci fıkrası (a) bendinden sonra gelmek üzere;
“Kurullar ve dairelerden verilen kararların tümünün elektronik ortamda ücretsiz olarak yayınlanmasını sağlamak,” bendinin eklenmesi gerekmektedir.
(5) Tetkik hakimliğinin gözden geçirilerek kaldırılması veya kanundaki görev sınırları içinde kalmasının sağlanması
Yargıtay Kanununun birden fazla maddesinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
(6) Seçim işlerinin çalışmaları aksatmasını önleyecek düzenlemelerin yapılması
Seçim işlerinin gündemi işgal etmemesi için 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun[110] 5’inci maddesinde öngörüldüğü üzere her üyelik için ayrı ayrı seçim yapmak yerine Yargıtay Kanunu’nun 32’nci maddesindeki usulle seçim yapılması uygun olacaktır.
(7) Yargıtay adının ticari işletme ile birlikte anılmasının önlenmesi
Yargıtay adının ticari işletmecilikle birlikte anılmasını önlemek için Yargıtay Kanunu’nda değişiklik yapılması gereklidir.
d. DANIŞTAY
(1) Üye seçiminin ehliyet ve liyakat esasına dayalı objektif kriterlerle belirlenmesi
Danıştay Kanunu’nun[111] 9’uncu maddesine ek hükümler konulmasını gerektirmektedir.
(2) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi
(3) İçtihatların tümünün internetten yayınlanması
(4) Tetkik hakimliğinin gözden geçirilerek kaldırılması veya kanundaki görev sınırları içinde kalmasının sağlanması
(5) Aleni Surette Yargılamaya aykırılıkların giderilmesi
(7) İstinaf yargı yolunun düzenlenmesi
e. ASKERİ YARGITAY
(1) Çift dereceli yargılamayı sağlayacak düzenlemelerin yapılması
(2) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi
(3) Askerî yargıda hâkimlerin rütbe esasına ve idarî sicil sistemine göre çalıştırılmasının önlenmesi
(4) Ayrı bütçesinin olması
f. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
(1) Görev alanının sınırlandırılacak şekilde yeniden tanımlanması
(2) Aleni Surette Yargılamaya aykırılıkların giderilmesi
(3) Ayrı bütçesi olması
(4) Soruşturma ve kovuşturma ilişkin yeni hükümlerin düzenlenmesi
g. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
(1) Kurul çalışmaları ve kararlarında gizliliğin kaldırılması
2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 16’ncı maddesi başlığı ile birlikte;
“Kararların yayınlanması
Madde 16.-Kurul kararlarının tümü elektronik ortamda ücretsiz olarak yayınlanır.”
Şeklinde değiştirilmesini gerektirmektedir.
(2) Kurulun ayrı bütçesi olması
h. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
(1) Hâkim ve Savcıların hukuk fakültesi mezunu olma şartı
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkra (c) bendinde aşağıdaki şeklide değişikliğe gidilmesi gerektirmektedir.
“Hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye‘deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak,”
(2) Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi)
—Sınıf sisteminin kaldırılması
— Not oranı kıstasının kaldırılması ya da not sisteminin objektif kriterlere bağlanması
— Kanun yolundan geçen iş sayısı kıstasının kaldırılarak yerine “kararlardaki isabet oranı” kıstasının getirilmesi
2802 sayılı Kanununun 21’nci maddesinin birinci fıkra (c) bendinde yer alan “kanun yolu incelemesinden geçen iş sayısı” ibaresinin “kararlarındaki isabet oranı” olarak değiştirilmesi gereklidir.
—Birinci sınıfa ayrılma getirilen özel koşulun kaldırılması
2802 sayılı Kanununun 32’nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin madde metninden çıkarılması gereklidir.
—Birinci sınıfa ayrılmada aranan özel koşulda değişikliğe gidilmesi, Bilimsel güç ve yeteneği ibaresinin değişmesi
2802 sayılı Kanununun 32’nci maddesinin birinci fıkrasında “Bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak,” olarak düzenlenen (c) bendinde yer alan “Bilimsel güç ve yeteneği” ölçme işinin Anayasamıza göre bu görev Üniversitelere ait olması nedeniyle devlet organları arasında çatışmaya ve kargaşaya yol açtığı göz önüne alınarak ibarenin “Mesleğiyle ilgili alanda Doktora yapmış olmak veya” şeklinde değiştirilmesi
“hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak, koşulunun performansa dayalı objektif kriterle belirlenmesi açısından değişikliğe gidilerek anılan (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. .
“Mesleği ile ilgili alanda Doktora yapmış olmak veya nitelikli terfileri ile emsali arasında temayüz etmiş olmak,”
—Yer değiştirme cezası almamış hükmü yeniden düzenlenmelidir.
TBMM’nin adlî ve idarî suçlara ilişkin genel ve özel nitelikli af çıkarma yetkisi dayanarak çıkardığı disiplin cezalarının affına ilişkin kanunların uygulanmasında yaşanan sorunların ortadan kaldırılması için;
“Yer değiştirme cezası almamış olmak,” olarak düzenlenen 32’nci maddenin “d” bendinin
“68 inci maddenin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre yer değiştirme cezası almamış olmak,”
şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.
—09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararları gözden geçirilmelidir.
HSYK, 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı kararıyla kapatılan 4 ve 5’inci bölge adliyelerde görev yapmış hâkim ve savcıların kendilerinden kaynaklanmayan bir durum nedeniyle mağdur edilmelerinin evrensel hukuk kuralları ile Devlet ve kamu hizmetinin ciddiyetine aykırıdır. Kurul’un kapatma kararı ve gerekçesinin hukukumuzda yargılamanın yenilenmesine neden olan yeni delil ortaya çıkmasına benzer bir durum oluşturması nedeniyle aşağıdaki maddenin 2802 sayılı Kanuna geçici madde olarak eklenmesi gerekmektedir.
“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 09.06.2004 ve 278 sayılı kararı ile kapatılan 4 ve 5 inci bölgelerdeki adliye teşkilatlarında görev yapan hâkim ve savcıların niteliksiz terfileri birinci sınıf incelemesinde dikkate alınmaz. Terfi barajını nedeniyle birinci sınıfa ayrılamayanların durumları Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca re’sen incelenerek birinci sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olma tarihleri emsallerine uygun hale getirilir.”
(4) Tayin Sistemi
(a) Coğrafi bölge sistemine geçilmesi
(b) Beş bölgeli sistem ve uygulamasına gözden geçirilmesi
(c) Puanlamaya dayalı objektif kriterleri içeren sistem getirilmesi
Puanlamaya dayalı objektif kriterler içeren sisteme geçilebilmesi için 2802 sayılı Kanununun 35’inci maddesinin değiştirmesi gereken şekline ilişkin örnek çalışma metni aşağı alınmıştır. .
“Hâkim ve savcılar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenecek çalışma süresine göre hizmet yeri ve hizmet puanlarının hesaplanmasına dayalı Atama ve Nakil Yönetmeliğine uygun olarak, akademik unvan ve uzmanlık alanlarında öncelik tanınmak kaydıyla aynı veya başka yerlerdeki eşit veya daha üst görevlere kazanılmış hak aylık ve kadro dereceleriyle naklen atanırlar.
Hizmet yeri puanı; Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan İl ve İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Tabloları ile ekonomik, sağlık, sosyal, kültürel, coğrafi ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren il ve ilçeleri gelişmişlik sırasına göre düzenlenir. Yeni il ve ilçeler kurulması halinde, yeni tablolar yayınlanana kadar, ayrılınan il ve ilçenin puanları uygulanmaya devam edilir.
Hizmet Puanı; hâkim ve savcıların çıkardığı işlerin miktarı ve oranı, kararlarındaki isabet oranı ile akademik unvan, mesleki eğitim, alınan eğitimler ve hazırlanan eserler ile unvanlı görevler göz önüne alınarak belirlenir. Alınan disiplin cezalarda ise; kesinleşmiş olmak şartıyla ve cezayla orantılı olacak şekilde hizmet puanından düşülür.
Eşitlik durumlarında bu Yönetmelikte sayılan mazeretlerden birine sahip olan atamaya hak kazanır. Böyle bir mazeret yoksa daha fazla meslek kıdemine sahip olan atanır.
Geriye doğru hesaplamalarda Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihteki tablolar kullanılır. Ücretsiz izinli olarak muvazzaf askerlikte geçirilen süreler için personele, askerliğin yapıldığı yerin hizmet puanı verilir.”
(d) Atamalarda şeffaflığın getirilmesi
(e) Bölgelerdeki çalışma sürelerine uyulması,
(5) Soruşturma ve kovuşturmanın adil yargılama hükümlerine göre yapılıp savunma hakkının tam olarak sağlanması
2802 sayılı Kanununun 71’inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmesi,
“Hâkim ve savcılar her aşamada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda sözlü savunma yapabilirler.”
82’nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesi,
“Hâkim ve savcılar hakkında adli ve idari soruşturma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre yürütülür.”
84’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi
“Hâkim ve savcılar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre savunma haklarını kullanırlar. Süresi içinde veya belirtilen tarihte savunmasını yapmayan bu hakkından vazgeçmiş sayılır.”
101’inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi gerekmektedir.
“Adalet müfettişleri 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Cumhuriyet Savcısına tanınan yetkileri kullanırlar.”
(6) Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının sağlanması
2802 sayılı Kanununun 24’üncü maddesine aşağıdaki fıkranı eklenmesi gerekmektedir.
“Teftiş Kurulu Başkanlığı hal kağıdının bir suretini ilgiliye tebliğ eder. Hal kağıtlarına onbeş gün içinde Adalet Bakanlığına itiraz edilebilir.”
(7) Hâkim ve Savcıların Yargı ve Adalet Bakanlığı dışında görevlendirilmesinin engellenmesi
(8) Adalet Müfettişliğinin gözden geçirilmesi
(9) Adalet Komisyonu Başkan ve Üyeleri ile C.Başsavcının Seçiminde demokratik usullerin getirilmesi
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması gerekmektedir.
3. İDARÎ DÜZENLEME GEREKTİREN
a. ASKERİ YARGITAY
(1) Askeri Yargıtay’ın 1’nci Derece Askeri Yasak Bölge dışarısına çıkarılması
b. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
(1) Askeri Yargıtay’ın 1.Derece Askeri Yasak Bölge dışarısına çıkarılması
c. HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
(1) Kurulun niteliğinin algılanmasındaki sorunlar
Çağdaş ülkelerin HSYK’nun görev alanında mevcut yapılanmasının ne olduğu, nasıl ve kimlerden oluştuğu, görev ve yetkileri, kararlarına karşı yargı yolu açık olup olmadığı gibi tüm yönlerini kapsayan bir araştırma yapılması ve kitap halinde yayınlanması, yargı teşkilatına dağıtılması, Ayrıca anayasal sistem, kamu yönetimi, kamu hizmeti ve kamu kaynaklarının kullanımı açısından HSYK’nın niteliğini inceleyen bilimsel çalışma yaptırılarak kitap haline getirilmesi ve tüm yargı teşkilatına dağıtılması,
Adalet Akademisinde iki çalışma konusunu içerecek dersin verilmesinin uygun olacaktır.
(2) Kurulun ayrı binasının olmaması
d. HÂKİM VE SAVCILARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
(1) Hâkim ve savcıların sınıfları ve yükselmeleri (Terfi Sistemi)
09.06.2004 tarih ve 278 sayılı HSYK kararından sonra birinci sınıfa ayırma kararlarının gözden geçirilmesi
HSYK, 09.06.2004 tarih ve 278 sayılı kararıyla kapatılan 4 ve 5’inci bölge adliyelerde görev yapmış hâkim ve savcıların kendilerinden kaynaklanmayan bir durum nedeniyle mağdur edilmeleri evrensel hukuk kuralları ile Devlet ve kamu hizmetinin ciddiyeti ile bağdaştırılamaz.
Kurul’un kapatma kararı ve gerekçesinin hukukumuzda yargılamanın yenilenmesine neden olan yeni delil ortaya çıkmasına benzer bir durum oluşturması nedeniyle ilgililerin durumlarının res’en ele alınması yönünde girişimde bulunulması gerekmektedir.
(2) Sicillere Ulaşabilme / Bilgi Edinme Hakkının Engellenmesi
Teftiş kurulu yönetmeliğinde değişikli yapılarak, hâkim ve savcılara müfettiş hal kağıtlarını değiştirilmesi ve gizli sicil dosyasından çıkarılmasını talep etme yönünde düzenleme getirilmedir.
Geçmişte düzenlenen hâl kağıtları ile ilgili olarak belirli bir geçiş süreci içerisinde Teftiş Kurulu başkanlığını yeniden hal kağıtların ele alarak düzeltmesine olanak sağlanmalıdır.

SONUÇ

TABLOLAR
TABLO 1: Anayasa Mahkemesi (Türkiye)
T Ü R K İ Y E
MODEL
MAHKEME
ÜYE SAYISI
GÖREV SÜRESİ & YAŞ SINIRI
ATAMAYA YETKİLİ MAKAM
NİTELİK
1982
ANAYASA MAHKEMESİ
11 ASIL 4 YEDEK
65 YAŞ
Cumhurbaşkanı; 2 Asıl 2 Yedek Yargıtay, 2 Asıl 1 Yedek Danıştay, 1 As.Yargıtay, 1 AYİM, 1 Sayıştay, 1 Yök'ün Göstereceği 3 Aday Arasından, 3 Asıl 1 Yedek Kamu Yöneticisi Ve Avukatlar Arasından
YÖK Adayları İle Kamu Görevlisi Ve Avukatlar İçin 40 Yaş, Yüksek Öğrenim, 15 Yıl Hizmet
1961
ANAYASA MAHKEMESİ
15 ASIL 15 YEDEK
65 YAŞ
Asıl: 4 Yargıtay, 3 Danıştay, 1 Sayıştay, 3 Millet Meclisi, 2 Senato, 2 Cumhurbaşkanı (1'i Askeri Yargıtayın Seçeceği 3 Aday Arasından)
40 Yaş , Yasama Organının Seçeceği Üyeler İçin; Yüksek Hakimlik, 15 Yıllık Avukat, 5 Yıl Hukuk Siyasal Öğretim Üyeliği
ANAYASA MAH. GÖRÜŞÜ (*)
ANAYASA MAHKEMESİ
17
12 YIL, 67 YAŞ
Yargıtay 5, Danıştay 4, TBMM 4 (1 Yök, 1 TBB'nin 3 Adayı Arasından 2'si Sayıştay Üyelerinden) Cumhurbaşkanı 2, As. Yargıtay 1, AYİM 1

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ ÖNERİSİ(')
ANAYASA MAHKEMESİ

21
9 YIL, 3 YILDA BİR 1/3 YENİLENİR
67 YAŞ
TBMM 7, Yargıtay 3, Danıştay 3, Cumhurbaşkanı 2, Sayıştay 2, As.Yargıtay 1, YÖK 1, TBB 1, Anayasa Mahkemesi 1,
Anayasa Mah. Kendi Raportörler, TBB Avukatlar, YÖK Hukuk Öğretim Üyeleri, TBMM Hukuk Siyasal Öğretim Üyeleri, Kamu Yöneticisi Ve Avukatlar, Cumhurbaşkanı Üst Düzey Kamu Yöneticisi Ve Avukatlar Arasından
TABLO 2: Anayasa Mahkemesi (Dünya)

ÇEŞİTLİ ÜLKELERE AİT ANAYASA/ YÜKSEK MAHKEME MODELLERİ
ÜLKE
MAHKEME
ÜYE SAYISI
SÜRE/ YAŞ LİMİTİ
ATAMAYA YETKİLİ MAKAM
NİTELİK
ABD
YÜKSEK MAHKEME
9
ÖMÜR BOYU
Senatonun Olur Ve Tavsiyesi İle Başkan
Belirtilmemiş
KANADA
YÜKSEK MAHKEME
9
75 YAŞ
Adalet Bakanının Tavsiyesi, Kabinenin Uygun Bulması Ve Başbakan Onayı
10 Yıllık Hukukçu, 3 Üye'nin Quebec'ten Olması
ALMANYA
ANAYASA MAHKEMESİ
16
12 YIL,(TEK DÖNEM) 68 YAŞ

40 Yaş,
FRANSA
ANAYASA MAHKEMESİ
9
9 YIL, (TEK DÖNEM)
3 Üye Devlet Başkanı, 3 Üye Senato, 3 Meclis Tarafından
Belirtilmemiş
İTALYA
ANAYASA MAHKEMESİ
15
9 YIL, (TEK DÖNEM)
5 Üye Devlet Başkanı, 5 Üye Meclis, 5 Üye Yüksek Hakimler Tarafından
Yüksek Hakimlik, 20 Yıllık Avukat, Yada Hukuk Profesörü
AVUSTURYA
ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKAN, BŞK. YRD. VE 12 ÜYE
70 YA
Başkan +Bşk.Yrd.+ 6 Üye Federal Hükümet, 3 Üye Ulusal Konsey, 3 Üye Federal Konseyin Gösterdiği Adaylardan Devlet Başkanı
Hukuk Fakültesi Mezunu, 10 Yıllık Deneyim, Meclis Veya Hükümet Üyesi Olmaması
İSPANYA
ANAYASA MAHKEMESİ
12
9 YIL, (YENİLENEBİLİR)
4 Üye Kongrenin 3/4'ü, 4 Üye Senatonun 3/4'ü, 2 Üye Hükümetin, 2 Üye Genel Yargı Konseyinin Göstermesiyle Kral Onayı İle
15 Yıl Deneyimi Olan Hukukçu, Profesör Ve Kamu Yöneticileri
PORTEKİZ
ANAYASA MAHKEMESİ
13
6 YIL
10'u Cumhuriyet Meclisinin 2/3 Çoğunluğu, Diğer 3 Mahkeme Üyeleri Tarafından
Meclisin Atadığı 3 İle Mahkemenin Seçtiği 3 Üye Yüksek Yargıç, Diğer Diğerleri İse Hukukçu Olmalı
NORVEÇ
YÜKSEK MAHKEME
BAŞKAN + 17
70 YAŞ
Bakanlar Kurulunun Tavsiyesi İle Kral Tarafından
30 Yaş + Hukukçu
FİNLANDİYA
YÜKSEK MAHKEME
BAŞKAN + 20



İSVİÇRE
FEDERAL (YÜKSEK) MAHKEME
30 ASIL 30 YEDEK
Başkan Ve Yardımcısı 2 Yıl, Diğerleri 6 Yıl,
Mahkeme Başkanı Ve Yardımcısı Federal Meclis Tarafından
Hukuk Fakültesi Mezunu
MACARİSTAN
ANAYASA MAHKEMESİ
15
9 Yıllık Süre İle Tekrar Seçilebilirler, Üyeler 3yıl Süre İçin Başkan Ve 2.Başkanı Seçer
Siyasi Partilerden Birer Temsilci İle Bagımsız Milletvekillerinden Oluşan Öneri Kurulu Tarafından Belirlerin Millet Meclisinin 2/3 Çoğunluğuyla
45 Yaş Hukuk Fakültesi Mezunu
SLOVENYA
ANAYASA MAHKEMESİ
9
9 Yıl (Tek Dönem)
Devlet Başkanının Önerisi Ulusal Meclisin Seçimi
40 Yaş
MOLDOVA
ANAYASA MAHKEMESİ
6
6 Yıl, 70 Yaş
2 Üye Parlamento, 2 Üye Hükümet, 2 Üye Yüksek Mahkeme Yargıçlığı
15 Yıl Deneyimi Olan Hukukçu, Profesör Ve Kamu Yöneticileri
BULGARİSTAN
ANAYASA MAHKEMESİ
12
9 Yıl (Tek Dönem)
4 Üye Devlet Başkanı, 4 Üye Meclis, 4 Üye Yüksek Mahkeme Yargıçları Tarafından

JAPONYA
YÜKSEK MAHKEME
15
Emeklilik Yaş Sınırı 10 Yıllık Sürede Halk Oylaması
Mahkeme Başkanı Bakanlar Kurulunun Teklifi İmparator Onayı Diğer Üyeler Bakanlar Kurulunca

AVUSTRALYA
İSTİNAF MAHKEMESİ
7
70 Yaş


GÜNEY AFRİKA
ANAYASA MAHKEMESİ
11
12 (Tek Dönem) 70 Yaş


AZERBAYCAN
ANAYASA MAHKEMESİ
9

Devlet Başkanının Tavsiyesi İle Milli Meclis Tarafından

BOSNA-HERSEK
ANAYASA MAHKEMESİ
9
70 YAŞ
6 Üye Parlamenterler Meclisi, 3 Üye Bosna-Hersek Devlet Başkanı İle Görüşerek AİHM’ Başkanı Tarafından

TABLO 3: Hakim ve Savcıların Atama ve Azillerinde Yetkili Organlar ve Görev Süreleri (*)
HÂKİMLERİN
HUKUKİ
STATÜSÜ
ATAMA
AZİL
GÖREV
SÜRESİ

Yürütme Organı
Yasama Organı
Halk
Hâkimler Kurulu
Hâkimlere Söz Hakkı
Yürütme Organı
Yasama Organı
Halk
Mahkeme
Hâkimler Kurulu
Yıl
Yaşam Boyu
Hukuk Tahsili
ALMANYA














Dört Eyalet




X



X


X
X
Diğer Eyaletler
X







X


X
X
AMERİKA














Federal Hâkimler
X





X




X
Hayır
Eyaletlerin Çoğu


X



Kısmen

Kısmen

6

Kısmen
Diğer Eyaletler
Kısmen
Kısmen




Kısmen

Kısmen

22-1

Kısmen
AVUSTURYA
X



X



X


X
X
BELÇİKA
X



X



X


X
X
FRANSA



X
X




X

X
X
İNGİLTERE
X





X




X
Kısmen
İSVEÇ
X



X
X





X
X
İSVİÇRE














Federal Hâkimler

X






X

6

X
Kanton Mahkemesi

Kısmen
Kısmen

Kısmen

Kısmen

Kısmen

3-8

Kısmen
İTALYA



X
X




X

X
X
JAPONYA
X



Kısmen



X

10

X
NORVEÇ
X



X
X





X
X
RUSYA













Yüksek Mahkeme

X




X



5

Hayır
Halk Mahkemeleri


X




X


3

Hayır


(*) Wagner, A. a.g.e. S. 82 ; Tabloya tarafımızdan da bazı devletler ilave edilmiştir
TABLO 4: AİHM’in Adil Yargılama Açısından Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Karşılaştırması
ADİL YARGILAMA AÇISINDAN DGM VE AYİM

DGM
AYİM
Mahkemenin Oluşumu
2 Sivil, 1 Askeri Hâkim
Tamamı Asker
(3 Askeri Hakim, 2 Subay)
Mahkemenin Bulunduğu Yer
Sivil Alan
Askeri Yasak Bölge
Karar Alma
Çoğunlukla
Çoğunlukla
Kararların Açıklanması
Duruşmada
Duruşma dışında
Temyiz Yolu
Açık
Kapalı
Karar Düzeltme Yolu
Yargıtay
AYİM (Kararı veren Aynı Mahkeme)
SONUÇ
6.maddeye aykırı
6.maddeye uygun
(AİHM 2.Daire 29870/96)

TABLO 5: Hakim ve Savcıların Sınıf Sistemi
HAKİM VE SAVCILARIN SINIF SİSTEMİ
SINIF
DERECE
TOPLAM SÜRE
GEÇİŞ ŞEKLİ
ÖZEL ŞART
3. Sınıf
7-6
4 yıl
-----
-------
2. Sınıf
5-4-3-2
8 yıl
Otomatik
-------
Birinci sınıfa ayrılmış
1
1 yıl
Kurul kararı
-süre
-ceza almama
- temayüz etme
1. Sınıf
---
27 yıl
Kurul kararı
-süre
TABLO 6: Kanun yolundan iş geçirme ve Performansa dayalı sistem karşılaştırması

Kanun yolundan İş geçirme istemi
(Mevcut Sistem)
Performansa dayalı sistem
(Önerilen)

1. ihtimal
2. ihtimal
1. ihtimal
2. ihtimal
Dosya
50
1500
50
1500
Karar
40
1500
40
1500
Temyiz Edilen
40
0
40
0
Karar
Tamamı bozma
----
Tamamı bozma
----
Not
Tamamı Notsuz
----
Tamamı Notsuz
----
Başarı oranı
% 100
% 0
% 20
% 100
Sonuç
Mümtazen
Adiyen
Adiyen
Mümtazen

EKLER

EK 1: Dokuzuncu Kalkınma Planı
7.5.5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi
712. Yargılamanın işleyişinde ve temel unsurlarında hizmet kalitesini artırıcı çabalar sürdürülecek; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gerekleri çerçevesinde, yargılama sürecinin hızlı, adil, güvenli ve isabetli şekilde işlemesini sağlayacak hukuksal ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır.
713. Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı hızlandırmak amacıyla uygun hukuksal ortam sağlanacaktır.
714. Uyuşmazlıkların hızlı, basit, az giderle ve etkin bir biçimde çözülmesini sağlamak ve bunun sonucu olarak yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının hukuk sistemimizde etkin bir biçimde yer alması sağlanacaktır.
715. Yargı mensuplarının uyması gereken meslek ahlakı kurallarını içeren yasal düzenlemeler yapılacaktır.
716. Hukuk eğitimi ve öğretiminin, öğrencilere metodolojik ve analitik düşünme yeteneğini kazandıracak biçimde yeniden düzenlenmesi sağlanacaktır.
717. Mağdur haklarını çağdaş ölçütler çerçevesinde koruyacak düzenlemeler yapılacak, adli yardım hizmetlerinin yeterli bir seviyeye çıkartılması sağlanacaktır.
718. Ceza infaz sistemi ve kurumlarının uluslararası standartlara kavuşturulması sağlanacaktır.
719. İdari yargılama usulünde uygulanacak kurallar idari yargının işleyişine uygun hale getirilecektir.
720. Yargılama sürecini hızlandırmak amacıyla hâkim ve yardımcı adalet personeli sayısı artırılacaktır.
721. Adli süreç, hizmetlerin elektronik ortama taşınması ve adli kurumlar ile diğer kamu kurumları arasında bilgi paylaşımı yoluyla hızlandırılarak adalet hizmetlerinden etkin bir şekilde yararlanılması sağlanacaktır.
722. İhtiyaç bulunan alanlarda yeni ihtisas mahkemelerinin kurulması yönünde gerekli çalışmalar yapılacaktır.

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ix/9kalkinmaplani20061208.pdf
EK 2: Ulusal Program
(24.07.2003 tarih ve 25178 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2003-5930 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”nı kabul etmiştir.)
Ulusal Programımızın giriş kısmında, yargının işlevselliği ve verimliliğine ilişkin olarak, şu hükme yer verilmiştir: “Devletimizin temel niteliklerinin başında gelen hukuk devleti ilkesinin, evrensel hukuk değerlerini benimsemiş çağdaş toplumlardaki anlayışla, ülkemizde de yerleştirilmesi, adalet hizmetlerinin modern toplumun gereklerine uygun şekilde etkili hale getirilmesi Hükümetin bu alandaki en önemli hedefi olup, bu bağlamda gerçekleştirilecek yargı reformu demokratikleşme sürecinin temelini oluşturmaktadır. Bu alanda öncelikli olarak, uygulamada yeknesaklığın sağlanması amacıyla, insan hakları, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) hükümlerinin yorumu ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) içtihatları konusunda yürütülen eğitim programları, yüksek mahkeme üyeleri dahil, tüm yargı mensuplarını kapsayacak şekilde sürdürülecektir.”
II- SİYASİ KRİTERLER
5- Yargının İşlevselliği ve Verimliliği
Devletimizin temel niteliklerinin başında gelen hukuk devleti ilkesinin evrensel hukuk değerlerini benimsemiş çağdaş toplumlardaki anlayışla ülkemizde de yerleştirilmesi, adalet hizmetlerinin modern toplumun gereklerine uygun şekilde etkili hale getirilmesi Hükümetin bu alandaki en önemli hedefi olup, bu bağlamda gerçekleştirilecek yargı reformu demokratikleşme sürecinin temelini oluşturmaktadır. Bu alanda öncelikli olarak, uygulamada yeknesaklığın sağlanması amacıyla, insan hakları, AİHS ve AİHM içtihadı konusunda yürütülen eğitim programları, yüksek mahkeme üyeleri dahil, tüm yargı mensuplarını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılarak sürdürülecektir.
7- Tüm Bireylerin, Ayırım Yapılmaksızın Tüm Temel Hak ve Özgürlüklerden Tam Olarak Yararlandırılması
Hükümet, tüm bireylerin herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm insan hakları, temel özgürlükler ve kültürel haklardan tam ve eşit olarak yararlanmalarını güvence altına almanın temel görevi olduğuna inanmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürecektir. Tüm bireylerin düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri AİHS’nin 9. maddesi çerçevesinde titizlikle korunacaktır. Kadın-erkek eşitliğinin özellikle uygulamada sağlanması bir öncelik alanı olacaktır.
ÖNCELİK 24.13 Tüm Vatandaşların Adalete Erişiminin Sağlanması ve Bunun İçin Adli Yardım Sisteminin Geliştirilmesine Devam Edilmesi
1. Kısa Bilgi
2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği başlığı altında orta vadede Adalet ve İçişleri başlığında “Adlî yardım sisteminin geliştirilerek tüm vatandaşların adalete erişiminin sağlanması” şeklinde bir ibare yer almaktadır.
Avrupa Birliğinde adalete erişim ve adlî yardım başlığı altında bilhassa bilgilendirme kampanyaları ve adalete erişim için kullanıcı rehberlerinin basımı, hukukî konularda bir bilgi sistemi ve yargı ağı kurulması, adlî yardımın asgarî standartlarına dair çalışmalar yapılması, nizasız davalar ve nafaka davaları gibi bazı hukuk davaları için ortak usul kurallarının tespiti, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının teşviki, çok dilli standart dava dilekçeleri hazırlanması, mağdurların korunması için asgarî standartların tespiti konuları ele alınıp düzenlenmektedir. Bu bağlamda ülkemizde de bazı tedbirlerin alınması 58. Hükümetin Acil Eylem Planının “Demokratikleşme ve Hukuk Reformu” kısmında 7 sayılı başlık altında ve bazı yasa taslaklarında yer almaktadır.
ÖNCELİK 24.14 Yargının işlevselliği ve kapasitesinin artırılması suretiyle etkin bir yargı sisteminin tesis edilmesi
Ana Unsur 24.14.1 Yargının işlevselliğinin güçlendirilmesi, adli ve idari kapasitesinin artırılması
1- Kısa Bilgi
2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinin 12. paragrafı ile; yargının bağımsızlığının ve etkinliğinin güçlendirilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda insan hakları ve temel özgürlüklere ilişkin hükümlerin tutarlı bir biçimde yorumlanmasının sağlanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının tüm adli makamlarca dikkate alınması yükümlülüğüne yönelik tedbirlerin alınması, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin işleyişinin Avrupa standartları ile uyumlu hale getirilmesi ve İstinaf Mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hazırlıkların yapılması öncelikle öngörülmektedir.
1995 tarihli adlî ve idarî kapasitenin güçlendirilmesine dair Madrid Kriteri de dikkate alınarak, bu çerçevede ülkemizce çıkarılması gereken mevzuata ilişkin olarak yürütülen faaliyetler aşağıda belirtilmiştir:
EK 3: Hükümet Programı
Hukuk ve adalet anlayışımız gereği, hukukun üstünlüğü içinde devletin, topluma ve bireylere dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep aidiyeti gibi sebeplerle ayırım gözetmesi söz konusu olmayacaktır. Bu konular etrafında ayrımcı politikalar peşinde koşanlar, karşılarında Ak Parti Hükümeti’ni aşılmaz bir engel olarak bulacaklardır.Mevzuatımızdaki pek çok yasakçı hükümler nedeniyle, ülkemiz hukuk devletinden çok kanun devleti görünümü vermektedir.
İktidarımız süresince tüm çalışmalarımız, ülkemiz hukukunu evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel standartlara çıkarmak, ülkemizi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak ve uluslararası camiada saygın bir yer kazandırmak olacaktır. Seçimlerden başarı ile çıkar çıkmaz, AB turuna çıkmamız ve bu turun neticesinde ülkemizin AB’ye tam üyeliği için Aralık 2004 tarihine müzakere için müzakere tarihi alma başarısı göstermemiz, bu hassasiyetlerimizin tescili olarak ortaya çıkmıştır.
İnsan haklarının evrensel düzeye çıkarıldığı ve kullanıldığı, hukukun üstünlüğünün gerçekleştirildiği ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği hukuk sistemini oluşturmak için, iktidarımız süresince gerçekleştireceğimiz temel düzenlemelerden bazıları şunlar olacaktır;
• Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki Anayasa yerine katılımcı ve özgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlayacağız. Bu anayasanın hazırlanmasında, kendi fikirlerimiz kadar, muhalefet partilerinin ve tüm toplumsal kesimlerin katılımını en etkin biçimde sağlama çabası içinde olmaya söz veriyoruz.
• Birtakım hükümleri sürekli değiştirilmek zorunda olan bir anayasa yerine, ülkemizi geleceğe taşıyacak bir anayasa yapmak, çocuklarımızın geleceği adına yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur. Yeni Anayasamız güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi esas alan demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır.

EK 4: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (İHAS), 6’ncı maddesi, adil yargılanma hakkını temel bir hak ve uluslararası yükümlülük konusu olarak aşağıdaki biçimde düzenlemektedir:
“ Adil Yargılanma Hakkı
Madde 6– (1) Herkes, gerek medeni hak ver yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda, genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel yaşamlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin esenliğine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
(2) Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
(3) Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a– Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b– Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c– Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin esenliği gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;
d– İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarını da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenilmesinin sağlanmasını istemek;
e– Duruşmada kullanılan dili anlayamama veya konuşamama halinde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yaralanmak.”

EK 5: Birleşmiş Milletler, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri [2003/43 Sayılı]
1) Bu ilkeler, Birleşmiş Milletler'in 2000 yılı Nisan ayında Viyana'da gerçekleştirilen ilk toplantısından sonra Şubat 2001 tarihinde Hindistan'ın Bangalor şehrinde gerçekleştirilen ikinci toplantıda, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından taslak olarak kabul edilmiştir.
2) 25-26 2002 Kasım tarihlerinde Lahey Barış Sarayında yapılan Adalet Başkanları Yuvarlak Masa Toplantısında, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından ilk taslak gözden geçirilmiş ve taslak üzerinde anlaşma sağlanmıştır.
3) Bangalor İlkeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiştir.
4) Avrupa Konseyi'nin Avrupa Hakimleri Danışma Komitesi de bu ilkeleri, 13 Kasım 2000 tarihli oturumunda (ilkeler henüz BM tarafından onaylanmadan) Bakanlar Komitesi'ne bu konuda tavsiye kararı vaz'etmek üzere önermiştir.
ÖNSÖZ
Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi'nin, herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnâdında bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, âdil ve alenî olarak yargılanma hakkına sahip olduğunu temel bir prensip olarak tanımış olmasından,
Siyâsî ve Medenî Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin, herkesin mahkemeler önünde eşit olduğuna, ve hakkındaki bir suç isnâdının veya hak ve yükümlülükleri ilgili bir hukuki uyuşmazlığın karara bağlanmasında, hukuken kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından âdil ve alenî olarak, sebepsiz gecikme olmaksızın, yargılanma hakkına sahip olduğunu garanti altına almış olmasından,
Bölgesel insan hakları belgelerinde, ulusal anayasalarda, yasalarda ve yazılı olmayan hukukta, ve hukuksal teâmül ve geleneklerde yukarıda anılan prensip ve hakların tanınmış olması ya da yansıtılmış olmasından,
Diğer tüm hakların, nihâî anlamda icra edilebilmesinin, yargıya ilişkin konuların tam ve doğru bir şekilde yönetimine bağlı olması keyfiyetinin; insan haklarının korunması açısından yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargıya vurgulama yaptığından,
Aynı şekilde yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargının, meşrûiyet ve hukuk devleti ilkesine riayet açısından, mahkemelerin görevlerini yerine getirip getirmediği hususunda esaslı bir unsur olmasından,
Modern ve demokratik bir toplamda, yargının iç tutarlılığı ve manevi gücü ile yargı sistemine olan kamusal güvenin son derece önemli olmasından,
Bireysel ve kurumsal olarak, yargı sistemine olan güveni sürdürme ve artırma çabası ve kamusal bir güvence olarak, hâkimlerin hâkimlik makamına saygı göstermeleri ve onur duymalarının esas olmasından,
Yargı etiği ile ilgili yüksek standartları muhâfaza etmeye ve ilerletmeye yönelik temel sorumluluğun, her ülkede yine yargının üzerinde olmasından,
Ve Yargının Bağımsızlığına Dair Birleşmiş Milletler Temel İlkelerinin yargının bağımsızlığını güvence altına almak ve ilerletmek için dizayn edilmiş olması ve evvelemirde bu ilkelerin devletlere yöneltilmiş olmasından,
DOLAYI,
Hâkimlere yönelik meslek ahlâkı standartlarını oluşturmak niyetiyle, AŞAĞIDAKİ PRENSİPLER tasarlanmıştır. Bu prensipler, hâkimlere rehberlik edecek ve yargı etiğini düzenleyecek bir çerçeveyi yargıya temin edecek şekilde öngörülmüştür. Yine bu prensipler, yasama ve yürütme mensupları ile avukatların ve kamuoyunun, yargıya daha iyi destek olmalarına ve onu daha iyi anlamalarına yardımcı olacak şekilde tasarlanmıştır. Bu prensipler, hâkimlerin; yargı mesleği standartlarını takviye etmek üzere oluşturulan ve bizzat kendileri de bağımsız ve tarafsız olan uygun kurumlar karşısında, meslekî davranışlarından dolayı sorumlu olduklarını varsayar ve bu prensipler, hâkimleri bağlayıcı mevcut hukuk ve davranış kurallarını değiştirmeyi değil onları tamamlamak niyetiyle öngörülmüştür.
Değer 1: BAĞIMSIZLIK
İlke:
Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin ön koşulu ve âdil yargılanmanın temel garantisidir. Bundan dolayı hâkim, hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını temsil ve muhâfaza etmelidir.
Uygulama:
1.1. Hâkim, doğrudan ya da dolayısıyla her hangi bir sebeple ya da her hangi bir yerden gelen müdâhale, tehdit, baskı, teşvik ve tüm hâricî etkilerden uzak, hâkimin olayları değerlendirmesi temelinde, vicdânî hukuk anlayışı ile uyum içerisinde bağımsız olarak yargısal işlevini yerine getirmelidir.
1.2. Hâkim, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilâfın taraflarından bağımsızdır.
1.3. Hâkim, yasama ve yürütme organlarının etkisi ve bu organlarla uygunolmayan ilişkilerden fiîlen uzak olmakla kalmayıp, aynı zamanda öyle görünmelidir de.
1.4. Hâkim, yargısal görevlerini yerine getirirken, tek başına karar vermek zorunda olduğu hususlarda diğer yargıçlardan da bağımsızdır.
1.5. Hâkim, yargının kurumsal ve eylemsel bağımsızlığını sürdürmek ve arttırmak için, yargısal görevlerinin ifasına yönelik koruma tedbirlerini almalı ve bunları artırmalıdır.
1.6. Hâkim, yargı bağımsızlığını sürdürmede esas olan yargıya yönelik kamusalgüveni güçlendirmek amacıyla, yargı etiği ile ilgili yüksek standartlar sergilemeli ve bunları ilerletmelidir.
Değer 2: TARAFSIZLIK
İlke:
Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizâtihî karar için değil aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir.
Uygulama:
2.1. Hâkim, yargısal görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmelidir.
2.2. Hâkim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.
2.3. Hâkim, duruşma ve karar aşamalarında, kendisini yargılamadan zorunlu olarak el çektirecek olasılıkları makul ölçüler içerisinde asgariye indirecek şekilde hareket etmelidir.
2.4. Hâkim, önündeki bir dava veya önüne gelme ihtimâli olan bir konu hakkında, bilerek ve isteyerek; yargılama aşamasının sonuçlarını veya sürecin açıkça âdilânelik vasfını makul ölçüler çerçevesinde etkileyecek veya zayıflatacak hiçbir yorumda bulunmamalıdır. Ayrıca hâkim, her hangi bir şahsın ya da meselenin âdil yargıla masını etkileyebilecek alenî olsun veya olmasın her hangi bir yorum da yapmamalıdır.
2.5. Hâkim, tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda veya makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide tarafsız olarak karar veremeyeceği izlenimi yaratması halinde, yargılamanın her hangi bir aşamasına katılmaktan çekinmelidir. Sınırlı sayıda sayılmamakla birlikte bu durum aşağıdaki ihtimâllerde söz konusu olur:
2.5.1. Hâkimin, yargılama aşamasında delil kâbilinden tartışılan olaylarla ilgili kişisel bir bilgiye sahip olması veya davanın bir tarafıyla ilgili gerçek bir önyargı veya tarafgirlik içerisinde olması veya
2.5.2. Hâkimin ihtilâf konusu davada, olaya ilişkin bir tanıklığının olması ya da daha önceden bu konuda avukat olarak hizmet vermiş olması veya
2.5.3. Hâkim ya da hâkimin ailesinden birisinin ihtilâf konusu dava sonuçlarıyla ilgili ekonomik bir çıkarının olması.
Davaya bakmaya devam edecek yeni bir mahkemenin kurulamaması halinde veya hiçbir şeyin yapılmamasının durumun aciliyeti nedeniyle ciddi şekilde adaletsizliğe yol açacağı halde hâkime, görevden el çektirmek gerekmez.
Değer 3: DOĞRULUK ve TUTARLILIK
İlke:
Doğruluk ve tutarlılık, yargı görevinin düzgün bir şekilde yerine getirilmesinde esastır.
Uygulama:
3.1 Hâkim, meslekî davranış şekli itibariyle, makul olarak düşünme yeteneği olanbir kişide her hangi bir serzenişe yol açmayacak hal ve tavır içinde olmalıdır.
3.2. Hâkimin hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte olmalıdır: Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir.
Değer 4: DÜRÜSTLÜK
İlke:
Dürüstlük ve dürüstlüğün görüntü olarak ortaya konuluşu, bir hâkimin tüm etkinliklerini icrada esaslı bir unsurdur.
Uygulama:
4.1. Hâkim, hâkimden sâdır olan tüm etkinliklerde yakışıksız ve yakışık almayan görüntüler içerisinde olmaktan kaçınmalıdır.
4.2. Kamunun sürekli denetim sujesi olarak hâkim, normal bir vatandaş tarafından sıkıntı verici olarak görülebilecek kişisel sınırlamaları kabullenmeli ve bunlara isteyerek ve özgürce uymalıdır. Hâkim, özellikle yargı mesleğinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmalıdır.
4.3. Hâkim, kendi mahkemesinde hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan bireysel ilişkilerinde, objektif olarak bakıldığında tarafgirlik veya bir tarafa meyletme görüntüsü ya da şüphe doğuracak durumlardan kaçınmalıdır.
4.4. Hâkim, ailesini temsil eden birisinin davacı olduğu veya böyle bir kimsenin her hangi bir şekilde ilişkili olduğu davalara bakmamalıdır.
4.5. Hâkim, ikâmetgahının, hukuk mesleğini icra eden birisi tarafından müşterilerini veya bu kişinin diğer meslektaşlarını kabul yeri olarak kullanılmasına izin vermemelidir.
4.6. Hâkim, diğer vatandaşlar gibi, ifade, inanç ve dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahiptir, ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranmalıdır.
4.7. Hâkim, şahsına ait olan ve kendisine emanet olarak bırakılan mal varlığını bildirmeli ve aile üyelerinin mal varlıklarının bildirimine ilişkin makul bir çaba sarf etmelidir.
4.8. Hâkim; ailesinin, sosyal veya diğer ilişkilerinin, hâkim olarak meslekî davranışlarını veya vereceği yargısal kararı etkilemesine izin vermemelidir.
4.9. Hâkim, hâkimlik mesleğinin prestijini; kendisine, aile üyelerinden birisine veya her hangi bir kimseye özel çıkar sağlayacak şekilde ne kendisi kullanmalı ne de başka birisine kullandırtmalıdır. Ayrıca hâkim, yargı görevinin yerine getirilmesinde, her hangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine ne kendisi yol açmalıdır, ne de başkalarının böyle bir izlenime yol açmalarına müsaade etmelidir.
4.10. Hâkim tarafından, hâkimlik mesleğinin icrası sırasında elde edilen gizli bilgiler, hâkimin yargısal göreviyle ilgili olmayan diğer amaçlar için hâkim tarafından da kullanılamaz ve ifşa edilemez.
4.11. Yargısal görevlerini tam ve eksiksiz bir şekilde icra etmek kaydıyla, hâkim aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilir:
4.11.1. Hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularda yazı yazabilir, konferans verebilir, ders verebilir ve diğer etkinliklere katılabilir;
4.11.2. Hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularla ilgili resmi bir organ önündeki kamuya açık bir oturuma katılabilir;
4.11.3. Üye olması halinde, bu üyelik bir hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine halel getirmeyecekse, resmi bir organın, veya başka bir idari komisyonun, komitenin veya danışma kurulunun üyesi olarak hizmet verebilir. Veya
4.11.4. Yargıçlık makamının onurunu zedelememesi ve yargısal görevlerin erine getirilmesine engel olmaması koşuluyla, diğer etkinliklere katılabilir.
4.12. Hâkim, yargıçlık makamında görevli iken avukatlık yapamaz.
4.13. Hâkim, yargıçlarla ilgili derneklere katılabilir veya böyle bir dernek kurabilir, ya da yargıçların çıkarlarını temsil eden diğer örgütlere katılabilir.
4.14. Hâkim ve aile üyeleri; yargısal görevlerin yerine getirilmesine ilişkin olarak, bir şeyin hâkim tarafından yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberrû ya da bir iltimas talebinde ne bulunabilir ne de kabul edebilir.
4.15. Hâkim, mahkeme personeline veya nüfûzu, idaresi ve yetkisi tahtında kalan diğer kişilere, görevlerinin veya işlevlerinin yerine getirilmesine ilişkin olarak; bir şeyin yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberrû ya da bir iltimas talebinde bulunmaları veya kabul etmeleri konusunda, izin veremez.
4.16. Umuma açıklama konusundaki yasal gerekler ve hukuk gözetilmek suretiyle hâkim; tarafgirlik görüntüsüne yol açmayacak veya yargısal görevlerin icrasında hâkimi etkilemek amacıyla verildiği izlenimi yaratmayacak hatıra kâbilinden hediye, ödül veya benzeri şeyi alabilir.
Değer 5: EŞİTLİK
İlke:
Yargıçlık makamının gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır.
Uygulama:
5.1. Hâkim, toplumdaki çeşitliliğin ve sınırlı sayıda olamamakla birlikte ırk, renk,cinsiyet, din, tabiiyet, sosyal sınıf, sakatlık, yaş, evlilik durumu, cinsel yönelim, sosyal ve ekonomik durum ve benzeri diğer sebeplerden neşet eden farklılıkların (davaya mesnet olmayan sebepler) şuurunda olmak ve bunları anlamak zorundadır.
5.2. Hâkim, yargıçlık görevini yerine getirirken , davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak herhangi bir kişi ya da gruba karşı sözle veya davranışlarıyla meyilli ya da önyargılı olarak hareket edemez.
5.3. Hâkim, yargısal görevlerini; davaya mesnet olmayan ve yargı görevinin düzgün bir şekilde işlemesinde ehemmiyetsiz olan sebeplerde bir ayrımcılığa gitmeksizin davanın tarafları, tanıklar, avukatlar, mahkeme personeli ve yargı görevini icra eden meslektaşları dahil herkes için uygun yasal mülahazalarla yerine getirmelidir.
5.4. Hâkim, mahkeme personeline veya hâkimin nüfuzu, yönetimi veya denetimi tahtında olan diğer kişilere; hâkimin önüne gelmiş bir konuda, davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak, bireyler arasında ayırımcılık yapmalarına izin vermemelidir.
5.5. Hâkim, mahkeme önündeki yargılama aşamasında, avukatlardan; sözleriyle ya da davranışlarıyla, yargılama konusunun ve savunma konusunun bu sebep olması hali dışında, davaya mesnet olmayan sebeplere dayanarak herhangi bir kişi ya da gruba karşı meyilli ya da önyargılı olduklarını izhar etmemelerini talep etmelidir.
Değer 6: EHLİYET VE LİYÂKAT
İlke: Ehliyet ve liyâkat, yargıçlık makamının gerektirdiği performansın ön koşuludur.
Uygulama:
6.1. Bir hâkimin yargısal görevleri, diğer tüm etkinliklerin önünde yer alır.
6.2. Hâkim, meslekî aktivitesini, sadece mahkemedeki yargısal işlevler ile sorumlulukların yerine getirilmesine ve karar vermeye değil aynı zamanda mahkemenin işleri ve yargıçlık makamıyla ilgili diğer vazifeleri de içeren yargısal görevlere adamalıdır.
6.3. Hâkim, yargıçlar için yargının kontrolünde yapılan eğitim ve diğer fırsatlarkollayarak, yargısal görevlerin düzgün bir şekilde icrası için meslekî bilgisini, becerisini ve bireysel yeteneklerini sürdürmek ve artırmak için gerekli adımları atmalıdır.
6.4. Hâkim, uluslararası sözleşmeleri ve insan hakları normlarını oluşturan diğerbelgeleri kapsayan uluslararası hukuk gelişmeleri hakkında kendisini sürekli güncellemelidir.
6.5. Hâkim, mahkeme kararlarının verilmesi de dahil tüm yargısal görevlerini etkin bir şekilde, âdilâne ve makul bir süre içerisinde yerine getirmelidir.
6.6. Hâkim, mahkemedeki tüm yargılama aşamalarında düzeni ve uygun hareketedilmesini sağlamalı, davanın tarafları, jüri üyeleri, tanıklar, avukatlar ve diyalog kurduğu resmi bir sıfatı haiz diğer kişilerle ilişkilerinde sabırlı, nazik ve vakur olmalıdır. Hâkim, aynı davranış tarzını tarafların yasa temsilcilerinden, mahkeme personelinden ve hâkimin nüfuzu, yönetimi ve denetimine bağlı diğer kişilerden de talep etmelidir.
6. 7. Hâkim, yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz.
YÜRÜRLÜK
Yargıçlık makamının niteliği sebebiyle, bu prensipleri yürürlüğe koyacak mekanizmalar şayet hâlihazırda hukuklarında mevcut değilse, ulusal adalet teşkilatı, bu prensipleri yürürlüğe koymayı temin edecek etkili tedbirleri almalıdır.
TANIMLAR
Metnin bağlamı aksine izin vermedikçe ya da gerektirmedikçe, prensiplerin anlatımında kullanılan kelimeler aşağıdaki anlamlarda kullanılmıştır.
"Mahkeme personeli"; katipler de dahil hâkimin personelini içerir.
"Hâkim "; yargı yetkisini kullanan atanmış kişi anlamına gelir.
"Hâkimin ailesi"; hâkimin eşini, oğlunu, kızını, damadını, gelinini ve evinde yaşamak kaydıyla çalıştırdığı kimseyi, yakın akrabalarını veya kendisine eşlik eden diğer kişileri kapsar.
"Hâkimin eşi"; hâkimin aynı evde yaşayan eşini veya hangi cinsten olursa olsun hâkimle yakın ilişkide olan diğer herhangi bir şahsı kapsar.
AÇIKLAMALAR
1- Uluslar arası Suçların Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Merkezinin daveti üzerine 2000 yılı Nisan ayında Viyana'da gerçekleştirilen ilk toplantıda ve bununla bağlantılı Suçların Önlenmesi ve Suçlulara Muamele Hakkındaki 10. Birleşmiş Milletler Kongresinde,
Yargısal Tutarlılığı Kuvvetlendirme Hakkındaki Yargı Grubu:
· Bangladeş Adalet Başkanı Latifur Rahman,
· Hindistan 'ın Karnataka Eyaleti Adalet Başkanı Bhaskar Rao,
· Nepal Adalet Başkanı Bahadur Shrestha,
· Nijerya Adalet Başkanı Uwais,
· Güney Afrika Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı Langa,
· Tanzanya Adalet Başkanı Nyalali ve
· Uganda Adalet Başkanı Odoki 'nin hazır bulunduğu,
Hâkim Christopher Weeremantry 'nin başkanlığındaki toplantı, Uluslararası Adalet Mahkemesinin Başkan Yardımcısı, Avusturya Yüksek Mahkemesi Hâkimi Michael Kirby 'nin raportörlüğü veBağımsız Hâkimler ve Hukukçular hakkındaki Birleşmiş Milletler özel raportörü olan Dato' Param Cumaraswamy katılımıyla), yargı görevlilerinin davranışlarını ölçebilecek bir koda gereksinim olduğunu kabul etmişlerdir. Bu yüzden, Yargı Grubu, yargıda etikle ilgili kabul edilen kodların analiz edilmesini ve aşağıdaki konularda Yargısal Tutarlılık Programı Koordinatörü Dr. Nihal Jayawickrama tarafından bir rapor hazırlanmasını talep etmiştir: (a) benzer kodifikasyonlarda tekrar edilen öz mülahazalar; (b) hepsinde değil de bazılarında ortaya konulmuş, kimi ülkeler tarafından kabul edilebilecek kimileri tarafından da kabul edilemeyecek seçimlik ve ilave mülahazalar.
2- Yukarıda göz önüne serilen direktiflere uygun olarak yargı mesleğiyle ilgilitaslak kodun hazırlanması aşamasında, varolan çeşitli kodlara ve özellikle aşağıda belirtilen uluslararası belgelere müracaat edilmiştir:
(a) Ağustos 1972 tarihinde Amerika Barolar Birliği tarafından kabul edilen Yargı Etiği Kodu.
(b) Avusturya Eyaletleri ve Toprakları Adalet Başkanı tarafından Nisan 1977 tarihinde çıkartılan Yargısal Bağımsızlık Prensipleri Deklarasyonu.
(c) Mayıs 2000 tarihinde Bangladeş Halk Cumhuriyeti Anayasasının 96 (4) (a) maddesine göre yürütme kuvveti içerisinde kalan Yüksek Yargı Konseyi tarafından düzenlene Bangladeş Yüksek Mahkeme Hâkimlerine Yönelik Davranış Kodu.
(d) 1998 tarihli, Kanada Hâkimler Konferansı işbirliği ile hazırlanan ve Kanada Yargı Konseyi tarafından onaylanan Hâkimler için Etik Kurallar.
(e) Haziran 1998 tarihli, Hâkimlerin statüsüne dair Avrupa Konseyi Şartı.
(f) 1976 tarihli Idaho Yargı Etiği Kodu.
(g) 1999 tarihli, Hindistan Adalet Başkanları tarafından kabul edilen Yargısal Hayatla İlgili Değerlerin Yeniden İfadesi.
(h) Yargı Etiği ile İlgili Iowa Kodu.
(i) Haziran 1999 tarihli, Kenya Yargı Mensuplarına Yönelik Davranış Kodu.
(j) 1994 tarihli, Malezya Federal Anayasasının 125 (3A) maddesince erklerin kullanılmasında, Yüksek Mahkemelerin Başkanları ve Temyiz Mahkemesi Başkanı, Adalet Başkanının tavsiyesi üzerine Yang di-Pertuan Agong tarafından hazırlanan Malezya Hâkimlerinin Ahlak Yasası.
(k) Namibya Hâkimler İçin Davranış Yasası.
(l) ABD New York Eyaleti Yargıda Etiği Düzenleyen Kurallar.
(m) Nijerya Federal Cumhuriyeti Yargı Mensupları Davranış Kodu.
(n) Pakistan Yüksek Mahkemesi ve Üst Dereceli Mahkeme Hâkimleri tarafından ileri sürülen Davranış Kodu.
(o) Eylül 1989 tarihli, Filipinler Yargı Etiği Kodu.
(p) Filipinler Barolar Birliği tarafından teklif edilen, Manila İlk Derece Hâkimleri tarafından onaylanan, il ve şehir hâkimlerini de kapsayan Yüksek Mahkemenin idari denetiminde hâkimlerin rehberliği ve gözetimiyle kabul edilen Filipinler Yargı Ahlakı Kanunları.
(q) Yandina Beyanatı: Kasım 2000 tarihli Solomon Adaları Yargı Bağımsızlığı Prensipleri.
(r) Mart 2000 tarihli Adalet Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Üst Derece Mahkeme ve Temyiz Mahkemesi Başkanları tarafından çıkartılan Güney Afrika Hâkimlerine Yönelik Rehber.
(s) Hâkimler ve Sulh Hâkimleri Konferansı tarafından kabul edilen 19 84 tarihli Tanzanya Yargı Mensupları Davranış Kodu.
(t) Teksas Yargı Etiği Kodu.
(u) Haziran 1989 tarihli, Yüksek ve Üst Derece Mahkemesi hâkimleri tarafından kabul edilen Hâkimler, Sulh Hâkimleri ve Diğer Yargı Mensupları Davranış Kodu.
(v) ABD Yargı Konferansı Davranış Kodu.
(w) 1998 tarihli, Virginia Yüksek Mahkemesi tarafından kabul edilip ilan edilen, Virginia Cumhuriyeti Yargı Etiği Kanunları.
(x) Ekim 1995 tarihli, ABD Washington Eyaleti Yüksek Mahkemesi tarafından kabul edilen Yargısal Davranış Kodu
(y) Aralık 1999 tarihli, Zambiya Parlamentosu tarafından yasalaştırılan Yargısal Davranış Yasası.
(z) 1981 tarihinde, Uluslararası Hukukçular Komisyonu, Bağımsız Hâkimler ve Hukukçular Birliği Merkezi ve Ceza Hukuku Uluslararası Birliği tarafından toplanan uzmanların oluşturduğu bir komite tarafından hazırlanan, Yargının Bağımsızlığı üzerine taslak prensipler (Siracusa Prensipleri).
(aa) 1982 tarihinde, Uluslararası Barolar Birliği tarafından kabul edilen Minimum Bağımsız Yargı Standartları.
(bb) 1985 tarihli, BM Genel Kurulu tarafından onaylanan, Yargı Bağımsızlığına Dair BM Temel Prensipleri.
(cc) 1989 tarihli, Yargı Bağımsızlığına Dair Çalışmalar Konusunda BM Özel Raportörü L.V.Singhvi tarafından hazırlanan Bağımsız Adalet Üzerine Evrensel Bildiri Tasarısı (Singhvi Deklerasyonu)
(dd) Ağustos 1997 tarihli, 6.Adalet Başkanları Konferansı tarafından kabul edilen, Lawasia Bölgesi Yargı Bağımsızlığı Prensipleriyle İlgili Beijing Beyanatı
(ee) 1998 tarihli, Harare Prensiplerinin etkin bir şekilde uygulanmasını temin etmeye yönelik, insan hakları, hukuk devleti ve iyi yönetimin ilerletilmesi açısından, Yasama, Yürütme ve Yargı ararsındaki ilişkileri iyi idare etmeye dair Latimer Cumhuriyet Rehberi.
(ff) Şubat 2000 tarihli, Bağımsız Hâkimler ve Hukukçular Birliği Merkezi tarafından toplanan uzman grupça kabul edilen Yargı Sisteminin Tarafsızlığını Sağlamaya ve Yolsuzluğu Önlemeye ve Yok Etmeye Dair Çerçeve Politika.
Şubat 2001 tarihinde Bangalore'deki ikinci toplantısında, Yargı Grubu,
- Banladeş Adalet Başkanı Mainur Reza Chowdhury,
- Kanada Adalet Başkanı Claire L 'Heureu Dube,
- Hindistan 'daki Hindistan 'ın Karnataka Eyaleti Adalet Başkanı Reddi,
- Nepal Upadhyay Adalet Başkanı, Nijerya Uwais Adalet Başkanı,
- Güney Afrika Langa Adalet Başkan ı,
- Sri Lanka Silva Adalet Başkanı,
- Tanzanya Adalet Başkanı Samatta ve Uganda Adalet Başkanı Odoki 'ninhazır bulunduğu,
Hâkim Weeremantry 'nin başkanlığında,
Hâkim Kirby 'nin raportörlüğü ve BM Özel Raportörünün katılımı ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğini temsilen BM İnsan Hakları Komitesi Başkanı Hâkim Bhagwati katılımıyla) daha önce meydana getirilen taslak üzerindeki çalışmaları ileri götürmüş, temel değerleri somutlaştırıp ilgili prensipleri formule ederek Yargı Etiğiyle İlgili Bangalore Taslak Kodu üzerinde anlaşmıştır. Bununla birlikte Yargı Grubu, Bangalore Taslağının temelde Anglo-sakson hukukunun uygulandığı ülkelerden gelen hâkimler tarafından geliştirilmesini dikkate alarak, söz konusu Taslağın yargı etiğiyle ilgili usulüne uygun mevsûk bir uluslararası belge statüsünü kazanmasını imkan dahiline sokmak için, Taslağın diğer hukuk geleneğinden gelen hâkimler tarafından da sıkı bir şekilde gözden geçirilmesinin esas olduğunu belirlemiştir. Bangalore Taslağı, hem Anglo-sakson hem de kara Avrupa hukuku hâkimleri arasında basılıp dağıtılmış ve çeşitli yargı konferanslarında tartışılmıştır.
Haziran 2002 tarihinde,
· Avusturya Hâkimler Birliği Başkan Yardımcısı Reissner,
· Çek Cumhuriyeti Yüksek Mahkeme Hâkimi Fremr,
· Fransa Temyiz Mahkemesi Başkanı Lacabaratas,
· Almanya Federal İdare Mahkemesinde Hâkim Mailmann,
· İtalya Sulh Hâkimi Sabato,
· Lituanya Temyiz Mahkemesinden Hâkim Virgilijus,
· Portekiz Temyiz Mahkemesinden Hâkim Conseiller Afonso,
· Slovenya Yüksek Mahkemesinden Hâkim Ogrizek,
· İsveç Svea Temyiz Mahkemesi Başkanı Hirschfeldt ve
· İngiltere' den Hâkim Mance' ın bulunduğu
Avrupa Yargıçları Danışma Konseyi Çalışma Toplantısında (CCJE-GT) tartışılmıştır. Amerika Barolar Birliğinin inisiyatifiyle Bangalore Taslağı değişik dillere tercüme ettirilmiş, ve Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova, Romanya, Sırbistan ve Slovokya hâkimleri tarafından gözden geçirilmiştir.
Bangalore Taslağı,
· CCJE-GT'nin yargının bağımsızlığı ile ilgili standartlar üzerine 1 nolu(2001) görüşü;
· CCJE-GT'nin hâkimlerin meslekî davranışlarını düzenleyen kurallar veprensipler üzerine, özellikle, etik, uygun olmayan davranış ve tarafsızlıküzerine taslak Görüşü;
· Haziran 2002 tarihli Avusturya Adalet Başkanları Konseyi tarafındanyayınlanan Yargısal Davranışla İlgili Rehber,
· Baltık ülkeleri hâkimlerine yönelik Davranış Kuralları Modeli,
· Çin Halk Cumhuriyeti Hâkimlerine Yönelik Yargı Ahlakı Kodu ve
· Makedonya Hâkimler Birliği Yargı Ahlakı Kodu gibi son zamanlardaçıkartılan yasalardan;
CCJE-GT ve yukarıda belirtilen referanslardan alınan yorumların ışığı altında yeniden gözden geçirilmiştir.
Gözden geçirilmiş Bangalore Taslağı, Hâkim Weeramantry başkanlığında Kasım 2002 tarihinde Hollanda'nın Lahey şehrinde gerçekleştirilen Adalet Başkanları Yuvarlak Masa Toplantısında bir öncekinin yerini almıştır. Bu toplantıya katılanlar şunlardır:
· Brezilya Federal Temyiz Mahkemesinden Hâkim Vladimir de Freitas
· Çek Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesinden Adalet Başkanı İva Brozova,
· Mısır Yüksek Anayasa Mahkemesinden Adalet Başkanı Mohammad Fathy Naguib,
· Fransa Temyiz Mahkemesinden Christine Chanet,
· Meksika Yüksek Mahkemesinden Başkan Genaro David Gongora,
· Mozambik Yüksek Mahkemesinden Başkan Mario Mangaze,
· Hollanda'dan Başkan Haak,
· Norveç Yüksek Mahkemesinden Hâkim Trond Dolva, ve
· Filipinler Yüksek Mahkemesinden Adalet Başkanı Hilario Davide.Aynı zamanda toplantının bir oturumuna Uluslar arası Adalet Mahkemesi hâkimlerinden aşağıdaki isimler de katılmıştır:
Hâkim Ranjeva (Madagaskar), Hâkim Herezegh (Macaristan), Hâkim Fleischhauer (Almanya), Hâkim Koroma (Sierra Leone), Hâkim Higgins (İngiltere), Hâkim Rezek (Brezilya), Hâkim Eleraby (Mısır), ve Ad-Hoc Hâkim Frank (USA). BM Özel Raportörü toplantıda hazır bulunmuştur.
Bangalore "Yargı Etiği İlkeleri" bu toplantının bir ürünüdür.
Ek 6: Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri
Birleşmiş Milletler 7. Suç Sorunları Kongresi, 28 Ağustos-6 Eylül 1985 tarihleri arasında Milano'da yaptığı toplantıda, "Yargı Bağımsızlığının Temel İlkeleri" başlığı altında bir kurallar dizisi kabul etmiştir. Söz konusu kurallar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 13 Aralık 1985 tarih ve 40/146 sayılı kararıyla onaylanmış ve Genel Kurul, üye devletleri milli mevzuatları ve uygulamalarında bu kurallara uymaya ve Genel Sekreteri 5 yılda bir uygulama sonuçları hakkında rapor vermeye davet etmiştir.
Temel ilkeler, devletin yargı bağımsızlığını sağlamasını ve bunun için, öngörülen ilkelere anayasalarda veya kanunlarda yer verilmesini öngörmektedir. Adalet, herkesin yetkili, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede adil bir şekilde yargılanmasını gerektirir. Nitekim bu husus, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 14. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde de belirtilmiştir. Bağımsız bir yargı, âdil yargılama hakkının vazgeçilmez bir teminatıdır.
Söz konusu Kongre bu konuda aşağıda tam çevirisi verilen kuralları kabul etmiştir.
Yargı bağımsızlığının temel ilkeleri
Birleşmiş Milletler Şartının, adaletin ancak insan hakları ve temel hürriyetlerin ayırım gözetmeden uygulanmasının teşvik edilmesi maksadı ile işbirliği yapılarak muhafaza edilebileceği görüşünü teyit ettiği göz önüne alınarak,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, özellikle kanun önünde eşitlik, masumluk karinesi ve kişinin kanunla kurulmuş, yetkili, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede kamuya açık olarak âdil bir şekilde yargılanma hakkına yer verildiğini tespit ederek,
Yargının her ülkede bu ilkelere uygun olarak teşkilâtlanması ve bunların tam olarak gerçekleştirilmesi için bütün çabaların gösterilmesi gerektiğine inanarak,
Yargı görevinin ifasını düzenleyen kuralların, hâkimlerin bu ilkelere uygun davranmasını sağlama amacına yönelik olması gerektiğine işaret ederek,
Hâkimlerin, vatandaşların hayatı, hürriyeti, hak ve görevleri ve malları hakkında nihaî karar verme görevi ile yükümlü oldukları düşünülerek,
Birleşmiş Milletler 6. Suç Sorunları Kongresinin 16 sayılı kararında, Suç Sorunları Komitesini, hâkim ve savcıların bağımsızlığı, seçimi, meslekî eğitimi ve statüleri konusunda rehber kurallar hazırlamaya davet ettiğini not ederek,
İlk önce hâkimlerin yargı sistemindeki rolleri, seçimleri ve eğitimi konularına önem verilmesi gerektiğini düşünerek,
Üye devletlere yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki temel ilkeleri kabul etmiştir. Bu ilkeler, özellikle profesyonel hâkimler düşünülerek hazırlanmıştır. Ancak elverdikleri ölçüde meslekten olmayan hâkimler hakkında da uygulanabilir.
Yargı bağımsızlığı
Yargı bağımsızlığı, ülkenin anayasası veya kanunlarında yer verilmek sureti ile Devlet tarafından teminat altına alınacaktır. Yargı bağımsızlığına riayet ve onu gözetmek, bütün resmi ve diğer kurumların görevidir.
Yargı, önündeki işler hakkında tarafsız, olayın özelliklerine ve hukuka uygun olarak hiçbir kısıtlamaya etki, baskı, tehdit ve her ne sebeple olursa olsun hiçbir taraftan müdahaleye maruz kalmadan karar verecektir.
Yargı, adlî nitelikteki bütün konular hakkında yargı yetkisine ve karar verilmek üzere kendisine sunulan bir davanın kanun çerçevesinde kendi yetkisine girip girmediği konusunda münhasır karar verme yetkisine sahip olacaktır.
Davaya yetkisiz veya uygunsuz olarak müdahale edilemeyecek ve adli kararlar yeniden gözden geçirilemeyecektir. Bu ilke, yetkili makamların kanunlara uygun olarak kararın gözden geçirilmesi için kanun yollarına başvurabilme hakkını etkilemez.
Herkes, yerleşmiş muhakeme usulü kurallarını uygulayan düzenli mahkemelere başvurma hakkına sahiptir. Düzenli mahkemelerin yargı yetkisine giren konularda bu yetki bertaraf edilerek başka mahkeme kurulamayacaktır.
Yargı bağımsızlığı ilkesi yargılamanın "adil bir şekilde yapılmasını ve tarafların haklarına riayet edilmesini gerektirir.
Yargının görevini amacına uygun bir şekilde yapabilmesi için uygun kaynakların sağlanması, her üye Devletin görevidir.
İfade ve dernek kurma hürriyeti
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine uygun olarak, hakimler de diğer vatandaşlar gibi, düşünce ve ifade hürriyeti ve toplanma ve dernek kurma hürriyetine sahiptir Ancak, bu hakların kullanılmasında hakimler daima görevlerinin fazilet ve tarafsızlığını ve yargı bağımsızlığını muhafaza edecek şekilde davranmak zorundadır.
Hakimler, menfaatlerini savunmak, mesleki eğitimlerini geliştirmek ve bağımsızlıklarını korumak amacı ile serbest bir şekilde dernek kurmak veya kurulmuş bir derneğe üye olmak hakkına sahip olacaklardır.
Yeterlik, seçim ve eğitim
Hâkimlik mesleğine, yeterli hukuk eğitimi görmüş, yetenekli ve kişilikli bireyler seçilecektir. Seçim yönteminde, amaca aykırı düşüncelerin rol oynamasını engelleyecek tedbirler alınmalıdır. Hakimlerin seçiminde, bir kişiye karşı ırk, renk, cinsiyet, din, siyasi veya diğer fikirler, milli veya sosyal menşe ve mal varlığı gibi düşüncelerle hiçbir ayırım yapılmayacak; ancak hâkim adayının ülke vatandaşı olması şartı, ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir.
Görev şartları ve süresi
Hâkimlerin görev süreleri, bağımsızlıkları, güvenlikleri, aylıkları, görev şartları, emeklilik yaşı ve aylıkları, amacına uygun bir şekilde kanunla teminat altına alınacaktır.
Seçilmiş veya atanmış olsun hâkimlerin zorunlu bir emeklilik yaşına veya sürelerinin dolmasına kadar görevde kalmaları teminat altına alınacaktır.
Hâkimlik sıfatının kazanılması, objektif esaslara, özellikle kişilik, yetenek ve tecrübeye dayanmalıdır.
Bir mahkeme içinde bakacakları davalar açısından hâkimler arasındaki iş bölümü yargının kendi iç işidir.
Meslek sırrı ve teminat
Yargı, kamuya kapalı olarak görülen davalar ve bu sırada edinilen gizli bilgiler bakımından meslek sırrı ile bağlı kalacak ve bunları açıklamaya zorlanmayacaktır.
Millî hukuk uyarınca, disiplin soruşturması, kanun yoluna başvurma veya Devletten tazminat talep etme hakkı saklı kalmak üzere, hâkimler hakkında görevlerini ifa sırasında almış oldukları yanlış kararlar dolayısıyla maddî tazminat davası açılamamalıdır.
Disiplin soruşturması, görevi durdurma ve göreve son verme
Bir hâkim hakkında adlî veya meslekî yeteneği konusunda yapılan herhangi bir itham veya şikayet, uygun bir yöntemle, süratle ve adil bir şekilde çözümlenecektir. Hâkim kendisini savunma hakkına sahip olacaktır. Olayın incelenmesi, hâkim tarafından aksi talep edilmedikçe başlangıçta gizli tutulacaktır.
Hâkimler ancak ehliyetsizlik veya kendilerini görevlerini yapmaktan alıkoyabilecek davranışları sebebiyle geçici veya sürekli olarak görevden alınabilir.
Geçici olarak görevden alma veya göreve son vermeye ilişkin işlemler, kökleşmiş yargı ilkeleri çerçevesinde yapılacaktır.
Disiplin işlemleri veya geçici olarak görevden alma veya göreve son vermeye ilişkin kararlar hakkında, bağımsız yargı organlarında kanun yoluna başvurabilmelidir. Bu ilke, yüksek mahkemelerin kararları, yasama organının yüce divana sevk ve benzeri kararlar hakkında uygulanmaz.
EK 7: Hâkimlerin Rolü, Etkinliği Ve Bağımsızlığı Konusunda Avrupa Konseyi Üye Devlet Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı [R(94)12]*
(Bakanlar Komitesinin 13 Ekim 1994 tarihli 518. toplantısında kabul edilmiştir.)
Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi Statüsünün 15.6 maddesinin hükümleri ışığı altında;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (bundan sonra "Sözleşme" olarak anılacaktır) "herkes, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, âdil ve açık bir yargılamayla görülmesini isteme hakkına sahiptir" ilkesini içeren 6. maddesine dayanarak,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Kasım 1985 tarihinde aldığı "Yargının Bağımsızlığı Temel Kurallarından " yola çıkarak,
Hâkimler ile yargısal yetkiler kullanan diğer kişilerin, insan hakları ve özgürlüklerin korunmasındaki aslî rolünü dikkate alarak,
Demokratik ülkelerde "Hukuk Devleti" ilkesini güçlü kılmak için hâkimlerin bağımsızlığını geliştirme arzusuyla,
Etkin ve âdil bir hukuk sistemini gerçekleştirmek için hâkimlerin konumu ve yetkilerinin güçlü kılınması gerektiğinin farkında olarak,
Tüm insanların çıkarlarının korunmasını amaçlayan ve yargısal ödev ve yetkilerin bir toplamı olan yargısal sorumluluğun, gereği gibi icrasını sağlamanın gerekliliğinin bilinciyle,
Üye devlet hükümlerine; bireysel olarak hâkimlerin, genel olarak yargının rolünü geliştirici, bağımsızlık ve etkinliklerini güçlü kılıcı gereken tüm tedbirlerin alınmasını ve özellikle aşağıdaki ilkelerin uygulanmasını tavsiye eder:
Tavsiye Kararının Kapsamı
1. Bu tavsiye kararı; anayasa hukuku, ceza ve özel hukuk, ticaret ve idare hukuku dahil yargısal fonksiyon icra eden tüm kişilere uygulanabilir niteliktedir.
2. Bu tavsiye kararındaki ilkeler; hâkimlik kariyeri ve hâkimlerin maaşları gibi sadece meslekten hâkimlere uygulanacağı yazılış şeklinden açıkça anlaşılan hallerin dışında, yargısal fonksiyon icra eden diğer kişilerle, meslekten olmayan hâkimlere de uygulanır.
İLKE I- Hâkimlerin Bağımsızlığı Genel İlkeleri
1. Hâkimlerin bağımsızlığını korumak, geliştirmek ve saygı göstermek için gerekli tüm tedbirler alınmalıdır.
Özellikle aşağıdaki tedbirler alınmalıdır:
a) Hâkimlerin bağımsızlığı, Sözleşme ve anayasal ilkelerin ışığı altında özel hükümlerin; örneğin anayasalara veya diğer mevzuata konulması suretiyle ya da bu tavsiye kararının iç hukuka aktarılması suretiyle garanti altına alınmalıdır.
Her ülkenin yasal gelenekleri de gözetilmek suretiyle bu hükümler aşağıdaki ilkeleri içerebilir:
i- Hâkimlerin kararları kanunen sağlanan temyiz usulü dışında bir gözden geçirmeye konu olmamalıdır,
ii- Hâkimlerin görev süreleri ve maaşları kanunla teminat altına alınmalıdır,
iii- Mahkemelerin yetkisi konusunda, kanundaki tanımlamaya dayanarak sadece mahkemeler karar vermeli, başka hiçbir organ bu konuda yetkili olmamalıdır,
iv- Genel ve özel af gibi kararlar dışında, hükümet veya idare; yargı kararlarını, geçmişe etkili biçimde geçersiz kılacak şekilde karar alamamalıdır.
b) Yasama ve yürütme organı hâkimlerin bağımsızlığını sağlamalı ve hâkimlerin bağımsızlığını tehlikeye sokan hiçbir adım atılmamalıdır.
c) Hâkimlerin meslekî kariyerlerine ilişkin tüm kararlar objektif kriterlere dayanmalı, hâkimlerin seçimi ve kariyerleri; eğitimsel özelliklerini, dürüstlük, yetenek ve etkinliklerini de gözeten liyakat esasına göre olmalıdır.
Hâkimlerin seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren merci hükümet ve idareden bağımsız olmalıdır. Bu merciin bağımsızlığını teminat altına almak için getirilecek kurallarla merciin üyeleri yargı tarafından seçilmeli ve bu merci kendi usul kurallarını kendisi vaz'etmelidir.
Bununla birlikte, anayasa veya diğer yasa hükümlerinin ve geleneklerin müsaade etmesi nedeniyle hâkimlerin, hükümet tarafından atandığı hâllerde; hâkimlerin atanma usullerinin şeffaflığını ve uygulamada bağımsızlığını sağlayıcı teminatlar sağlanmalı ve bu kararlar, yukarıda sözü edilen objektif kriterlerin dışında hiçbir nedenden etkilenmemelidir.
Aşağıdaki unsurlardan biri veya hepsi, bu teminatlara örnek olarak gösterilebilir:
i- Hükümete, uygulamada izleyeceği tavsiyeleri; özel bir bağımsız ve tam yetkili organ verebilir. Veya
ii- (Hükümetin almış olduğu) Karara karşı, bağımsız bir organ önünde itiraz hakkı tanınabilir. Veya
iii- Kararı alan merci, gereksiz ve uygunsuz etkilere karşı tedbir alabilir.
d) Hüküm verme süreci içerisinde hâkimler; bağımsız olmalı ve her türlü çevreden, her türlü nedenle doğrudan veya dolaylı olarak gelebilecek müdahalelerden, tehditlerden, baskılardan, teşviklerden, uygunsuz etkilerden ve sınırlamalardan uzak biçimde hareket edebilmelidir. Hâkimleri bu şekilde etki altında bırakmayı amaçlayan kişilere karşı kanunla yaptırımlar öngörülmelidir.
Hâkimler; vicdanlarına, maddî vakıayı yorumlamalarına ve kanunun açık hükümlerine göre, davalar hakkında tarafsız biçimde karar verme bakımından, sınırsız bir özgürlüğe sahip olmalıdırlar. Hâkimler, davalarının esası hakkında, yargı dışında hiç kimseye rapor vermek zorunda bırakılmamalıdırlar.
e) Davanın sonucuyla ilgili kişilerin veya davanın taraflarının istekleri davaların tevziini etkilememelidir. Bu tevzi işlemi; kur'a çekme veya alfabetik ya da benzer esasa dayalı otomatik bir dağıtım çerçevesinde yapılabilir.
f) Önemli bir hastalık veya menfaat ihtilafı gibi geçerli nedenler dışında, bir dava; o davaya bakan belirli bir yargıcın önünden alınmamalıdır. Davanın alınmasını gerektiren bu tür nedenler ve usuller kanunla öngörülmeli ve hükümet ya da idarenin çıkarlarından etkilenmemelidir. Bir davanın bir hâkimden alınması kararı, yargı bağımsızlığı yetkisi olan bir merci tarafından verilmelidir.
2. Hâkimler, ister atanmış veya ister seçilmiş olsun; zorunlu bir emeklilik yaşı veya eğer varsa belirli bir hizmet süresinin sonuna kadar devam edecek bir hâkimlik teminatından yararlanmalıdırlar.
İLKE II- Hakimlerin Otoritesi
Devlet kurumları ve temsilcileri de dahil olmak üzere, herhangi bir dava ile ilgili olan tüm kişiler, hâkimin otoritesi altındadır.
Hâkimler otoritelerinin devamı, mahkemelerin onurunun korunması ve görevlerinin ifası için kullanmaya muktedir olacakları yeterli yetkilerle donatılmalıdır.
İLKE III- Uygun Çalışma Koşulları
1. Uygun çalışma koşulları hâkimlerin etkili çalışmasını temin edici olmalı ve özellikle aşağıdaki hususları kapsamalıdır:
a) Yeterli sayıda hâkim çalıştırılmalı ve bu kişilere gerek atanmaları öncesinde, gerek kariyerleri süresince mahkemeler ve mümkün olduğu takdirde diğer otorite ve kurumlar nezdinde pratik eğitim verilmesi gibi uygun eğitim imkânları sağlanmalıdır. Bu eğitim, hâkim için ücretsiz olmalı ve özellikle yeni mevzuat ve mahkeme kararlarını kapsamalıdır. Verilecek eğitim gerektiğinde, mahkemeler ve Avrupa kurumları veya diğer yabancı kurumlara yapılacak çalışma ziyaretlerini içermelidir.
b) Hâkimlerin statüsü ve maaşlarının, görev onuru ve yüklendikleri sorumluluklara uygun olması sağlanmalıdır.
c) Ehil hâkimlerin işe alınması ve işte kalıcılığın sağlanması için açık bir kariyer yapısı oluşturulmalıdır.
d) Hâkimlerin, gecikmeye neden olmaksızın ve etkin hareket edebilmeleri için özellikle, büro otomasyonu ve veri işleme imkânlarının sağlanması da dahil olmak üzere yeterli sayıda personel ve ekipman ile desteklenmeleri sağlanmalıdır.
e) Mahkemelerin aşırı iş yükünün azaltılması ve önlenmesi için R(86)12 sayılı Tavsiye Kararı'na uygun suretle, adlî olmayan görevlerin diğer kişilere verilmesi hususunda uygun önlemler alınmalıdır.
2. Ciddi tehditlere maruz kalan veya maruz kalma ihtimali olan hâkimlere polis koruması sağlanması veya mahkeme binalarının koruma görevlileriyle donatımı gibi önlemleri içerecek şekilde, hâkimlerin güvenliğini sağlayıcı tüm gerekli önlemler alınmalıdır.
İLKE IV- Birlikler
Hâkimler tek başlarına veya başka herhangi bir organ ile birlikte, bağımsızlıklarının ve çıkarlarının korunması amacı olan birlikler oluşturmada özgür olmalıdırlar.
İLKE V- Adlî Sorumluluklar
1. Adlî işlemlerin yürütülmesinde, hâkimler tüm kişilerin haklarının ve özgürlüklerinin korunması ile yükümlüdür.
2. Hâkimlere, hukukun doğru uygulanması, davaların hızlı, etkin ve âdil sonuçlandırılmasının temini için adlî sorumluluklarını kullanmalarını teminen yeterli yetki ve görevler verilmelidir.
3. Hâkimlerin, özellikle, aşağıda belirtilen sorumlulukları bulunmaktadır.
a) tüm davalarda herhangi bir dış etkiye maruz kalmaksızın bağımsız olarak hareket etme;
b) tarafların usule haklarının Sözleşme hükümleri uyarınca gözetilmesi ve tüm taraflara âdil bir yargılama sunulmasının temini için, gerçeklerin değerlendirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulanmasında davaları tarafsız bir şekilde yönetmek;
c) ancak geçerli sebepler bulunduğu takdirde davadan geri çekilme veya reddetmek. Geçerli sebepler, kanunda belirtilmeli ve ciddi sağlık sorunu, çıkar uyuşmazlığı veya adalet sağlanmasının gereği gibi sebeplere dayanmalıdır;
d) gerekli olduğu durumlarda, taraflara usule ilişkin işlemlerin tarafsız bir şekilde açıklanması;
e) uygun olduğu takdirde, tarafların dostane bir çözüme varmaları hususunda teşvik edilmesi;
g) görevlerinin etkin ve eksiksiz bir şekilde ifasının temini için gerekli eğitim programlarına katılma.
İLKE VI- Görevlerin Yerine Getirilmesi ve Disiplin Cezasını Gerektiren Suçlar
1. Hâkimlerin görevlerini etkin ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmemesi veyadisiplin cezasını gerektiren bir suçun varlığı halinde, adlî bağımsızlığı zedelemeyecek şekilde tüm gerekli önlemler alınmalıdır. Her ülkenin geleneği, yasal hükümleri ve anayasal ilkelerine bağlı olarak bu önlemler aşağıda sayılan hususları kapsayabilir, örneğin:
a) hâkimden davanın geri alınması;
b) hâkime mahkemede başka bir adlî görev verilmesi;
c) geçici bir süre için ücret indirimi gibi ekonomik cezalar uygulanması;
d) görevden uzaklaştırma.
2. Atanmış hâkimler, zorunlu emeklilik sürelerine kadar, geçerli nedenler olmaksızın sürekli olarak görevden alınamaz. Söz konusu geçerli nedenler, hâkimin belirli bir süre için seçilerek atandığı ülkelerde, kanunda açık ifadeler ile tanımlanmalı veya adlî görevlerin ifasında yetersizlik, cezaî bir suç işlenmesi veya disiplin kurallarının ciddi ihlâli gibi nedenlere dayanmalıdır.
3. Bu maddenin 1. ve 2. paragraflarında belirtilen önlemlerin alınması gerektiğinde, devletler, bir kanun hükmü ile; kendisi üst derecede adlî bir organ olan veya kararları üst dereceli adlî organ tarafından kontrol edilen ve mahkemelerin görevine girmediği sürece, herhangi bir disiplin cezası ve önlemi alma yetkisini haiz özel bir merci kurulması gereğini göz önüne almalıdır. İlgili kanun; hakkında şüphe bulunan hâkime, davanın uygun bir sürede sonuçlandırılması ve tüm iddialara cevap verme hakkının bulunması hususu gibi Sözleşmenin gerektirdiği tüm hususları kapsamalıdır.

EK 8: 2006 İlerleme Raporu
Türkiye Anayasasının ve kanunlarının çeşitli hükümleri yargının bağımsızlığı ilkesini güvence altına almaktadır. Ancak, bazı unsurların bu durumu zayıflattığı mütalaa edilmektedir. Hâkim ve savcılar idari görevleri bakımından Adalet Bakanlığına bağlıdırlar. Yargının en üst düzeyli yönetim organı olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendine ait bir sekretaryası, bütçesi ve binası bulunmamaktadır. Hâkim ve savcıların performansını değerlendirmekle yükümlü olan Adli Müfettişler, Üst Kurul yerine Bakanlığa bağlıdırlar. Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı da Kurulun oy hakkına sahip yedi üyeliğinden ikisini oluşturmaktadır. Geri kalan beş üye de Danıştay ve Yargıtay hakimleri arasından atanmaktadır. Bu yapı, yargının tümüyle temsil edilmemesine yol açmakta olup, yukarıda belirtilen diğer hususlarla birlikte yürütmenin Türkiye'deki hakimlerin mesleki ilerlemelerine yönelik alınacak kararları etkileme potansiyelini yaratabilir.
….
Genel olarak, yargı reformu alanında ilerleme devam etmektedir. Ancak, yeni mevzuatın yargı tarafından uygulanması şimdiye kadar yeknesak bir görüntü arz etmemekte ve yargının bağımsızlığının güçlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yargı sistemine ilişkin daha ayrıntılı bilgiler Yargı ve Temel Haklar 23. Fasıl altında bulunabilir.
4.23. Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar:
Yargının bağımsızlığı, Türk Anayasası ve mevzuatının çeşitli hükümleriyle güvence altına alınmıştır. Bununla birlikte, bu ilkeyi zayıflatan çeşitli hususlar mevcuttur. Hakimler ve savcılar, idari görev ve yetkileri bakımından Adalet Bakanlığına bağlıdır. Yargıyı düzenleyen temel kurum olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kendi bütçe ve yazmanlığına sahip değildir. Çalışma mekanı, hala Adalet Bakanlığı binası içindedir. Hâkim ve savcıların performansını değerlendirecek adli müfettişler, Yüksek Kurul'a değil, Adalet Bakanlığı'na bağlıdır. Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı, kurulun oy hakkına sahip yedi üyesinden ikisidir. Kalan beş üye ise Yargıtay ve Danıştay hakimleri arasından atanmaktadır. Belirtilen hususlar ışığında, bu yapılanma yargının tamamını temsil etmemekte, ve yürütme temsilcisinin bulunması halinde yürütmenin hakimlerin kararlarını ve mesleki geleceklerini etkileme olasılığı doğmaktadır Hâkim ve savcıların performansını değerlendirecek adli müfettişler, Yüksek Kurul'a değil, Adalet Bakanlığı'na bağlıdır.
26 Haziran 2006 tarihinde, 501 hâkim ve savcı "Hakimler ve Savcılar Birliği" (YARSAV) adlı kuruluşu kurmuştur. YARSAV'ın üyeleri, çoğunlukla Yargıtay ile Danıştay üyeleri ve Ankara ile İstanbul'dan hâkim ve savcılardan oluşmaktadır. YARSAV'ın temel hedefleri, yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını, görev süresi güvencesini, ayrıca meslek kurallarını ve ahlakını korumaktır.
Hâkim ve savcılar artık sicil dosyalarını görebilmektedir.
Yargının tarafsızlığı konusunda bir miktar ilerleme sağlanmıştır. Hakimler ve Savcılar Kanununda 2005 yılında yapılan bir değişiklikle, görevlerinden ayrılarak genel veya mahalli seçimlerde aday olan hâkim ve savcıların, seçilememeleri halinde eski görevlerine dönmeleri yasaklanmıştır.
Adalet Bakanlığının bir kararıyla, hâkim ve savcı adayları, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Yasası kapsamına sokulmuştur. Adli davranış ilkelerini belirleyen Bangalore İlkelerinin Adalet Akademisinin müfredatına konulmasıyla, tüm hâkim ve savcı adaylarına dört saatlik adli etik semineri verilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 10 Ekim 2006 tarihinde kabul ettiği 424 sayılı kararla, Avrupa Savcılar Konferansında kabul edilen Budapeşte İlkelerini tanımış ve yargının tüm birimlerine dağıtmıştır.
Haziran 2006'da kabul edilen bir yasayla, hâkim ve savcıların maaşları yaklaşık %40 oranında artırılmıştır. Yargıdan gelen talep doğrultusunda, yüksek mahkemelerin başkanlarına ödenen maaş, Başbakanlık Müsteşarına ödenen maaşın seviyesine çıkarılmıştır.
Yargının profesyonelliği ve etkinliği konusuna gelince, Adalet Bakanlığı ve Adalet Akademisi, yeni Ceza Yasası ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, ifade özgürlüğü ve yargı sürecinin etkinliği konularında geniş çaplı eğitim vermeyi sürdürmüştür. AB ve İnsan Hakları hukuku konuları ile yabancı dil eğitimi verilmeye devam edilmiştir. Bu çerçevede, belirli sayıda hâkim ve savcıya yurt dışında eğitim görme olanağı sağlanmıştır. Bununla birlikte, Adalet Akademisi, bölgesel seviyede de olmak üzere, tüm yargı teşkilatına eğitim veren güçlü ve bağımsız bir kurum olma yönünde geliştirilmeye devam edilmelidir.
Yargının etkinliği konusundaki ilerlemenin devam ettiği söylenebilir. Bu çerçevede Adalet Bakanlığı, 2006 Ocak ayında özellikle savcılara ilişkin 100 civarında yeni genelgeyi kabul etmek suretiyle mevcut genelgelerin tamamını güncellemiştir. Bu adım, özellikle yeni Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza İnfaz Yasasının uygulanmasına ilişkin olarak daha net ve öz bir çerçeve çizilmesini hedeflemiştir.
Fiilen çalışan avukatların hâkim ve savcı olabilmelerine imkan tanıyan yasa reddedilmiştir. Böylelikle münhal 4.000 kadro, mutad görevlendirme usullerine göre doldurulacaktır. Bu çerçevede, hizmet öncesi eğitim geçici olarak iki yıldan bir yıla indirilmiştir. Yeterli düzeyde eğitilmiş mahkeme personeli daha fazla devreye sokularak, yargıçların idari yükü hafifletilmelidir. Adalet Bakanlığı'nın bütçesi önemli ölçüde artırılmış olup, halen genel bütçenin % 1’inden fazlasına tekabül etmektedir. Bilgisayar ortamına geçiş bakımından, Ulusal Yargı Ağı Projesi gelişmeye devam etmiş ve daha fazla sayıda mahkeme ve hapishanede kullanılır hale gelmiştir. Artık tüm hâkim ve savcıların, ayrıca önemli adliye binalarının dizüstü bilgisayarları ve internet erişimleri mevcuttur. Davalar, Ulusal Yargı Ağı üzerinden sürdürülecek, internet üzerinden içtihatlara ulaşım mümkün olacaktır. Sözkonusu ağ ile, yargının tüm devlet kurumlarına bağlanması mümkün olacaktır. Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesiyle, savcılar yeterli mesnedi bulunmayan olaylar hakkında takipsizlik kararı verme hususunda daha fazla takdir yetkisine sahip olmuş, ayrıca yeterli delille desteklenmeyen bir çok iddianamenin hakimlerce reddedildiğine dair davalar bildirilmiştir.
Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ile uzlaşma sistemi getirilmiştir. Sistemi iyileştirmek amacıyla Adalet Bakanlığı tarafından bir komisyon kurulmuştur.
Yargı reformu alanında ilerlemeler kaydedildiği söylenebilir.
Sonuç
Yargı bağlamında, önceki dönemde kabul edilen yasal düzenlemelerin uygulanmasında sağlanan ilerleme sürdürülmektedir. Diğer taraftan, yargının bağımsız, tarafsız ve etkin şekilde işlemesine engel olan unsurlar mevcudiyetini korumaktadır. Yargı bağımsızlığının algılanış biçimine, özellikle devlet kurumlarının yargı üzerindeki tesirine ilişkin kaygılar bulunmaktadır. Keza, savcılık makamı ile savunma makamı arasında silahların eşitliği ilkesine uyulmasını sağlayacak önlemler alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

EK 9: Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun 2004/12 sayılı kararı
T.C.
BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU

Karar Tarihi : 05/07/2004
Karar Sayısı : 2004/12


Başvuru Sahibi Kurum veya Kuruluş : Adalet Bakanlığı
Kurula Başvuru Tarihi : 30.06.2004


K A R A R

- Çağdaş kamu yönetimi anlayışının hakim olduğu ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında, kamu görevlileri için düzenlenen sicil raporu benzeri dosyaların üçüncü kişilere karşı gizli tutulduğu, dosyanın ilgilisine karşı ise açık olduğunun görüldüğü; 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun da bu yönde atılmış bir adım olduğu, nitekim 4982 sayılı Kanunun konuyla ilgili olarak, 15 inci maddesindeki “Yargı denetimi dışında kalan idari işlemlerden kişinin çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte olanlar, bu Kanun kapsamına dahildir....”, 18 inci maddesindeki “Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır. Ancak, bu bilgi ve belgeler kişilerin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içindedir.”, 25 inci maddesindeki “Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.” şeklindeki hükümlerinin de, kurum ve kuruluşların kendi personeli hakkında sahip oldukları bilgi ve belgelerin üçüncü kişilere karşı gizli tutulması, ancak bu bilgi ve belgeler ilgili kişinin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise o kişiye açık olması, bir başka deyişle bilgi edinme hakkı kapsamında ilgili personelin kendisiyle ilgili bilgi ve belgelere erişim hakkının bulunduğu şeklinde anlaşılması gerektiği,
- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 19 ve devamı maddeleri gereğince hakim ve savcıların kademe ilerlemesi, derece yükselmesi gibi hususlarda sicil raporları ile müfettiş hal kağıtlarının dikkate alınan asli belgelerden olduğu göz önünde tutulursa, bu belgelerin hakim ve savcıların “çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte’’ bulunduğunun açık olduğu,
hususlarını ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” amir hükmünü göz önünde bulunduran Kurul, 4982 sayılı Kanun ile çelişen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerinin uygulanmasında sicil raporları ve müfettiş hal kağıtlarının üçüncü kişilere karşı yine gizlilik prensibi içinde muhafazasının gerektiği, ancak ilgili hakim ya da savcıya karşı 4982 sayılı Kanun çerçevesinde açık olmasının gerektiğine oybirliği ile karar vermiştir.
Başkan
Ruhi ÖZBİLGİÇ

Üye Üye Üye
Muzaffer HATİPOĞLU Çağatay ÖZCAN Doç.Dr.Ahmet GÖKCEN
Üye Üye Üye
Doç.Dr.Hasan Nuri YAŞAR Prof.Dr. Yavuz ATAR Muhsin EREN
Üye Üye
Doç.Dr. Yusuf SARINAY Niyazi GÜNEY

Askerî yargı sorunları ve çözüm önerileri hakkında daha geniş olarak bkz.: DEMİRAĞ, Fahrettin: Hukuk Devleti Adil Yargılanma Hakkı ve Askeri Yargı.

[1] IX. Yargı yetkisi
Madde 9 – Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
[2] VII. Yasama yetkisi
Madde 7 – Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
[3] VIII. Yürütme yetkisi ve görevi
Madde 8 – Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
[4] CHP Grubu adına Atilla KART’ın TBMM Genel Kurulunda Yaptığı Konuşma “yargıç dokunulmaz değildir. Yargıç olmak, imtiyazlı olmak anlamına gelmez, yargıcın da hesap vereceği mekanizmalar olacaktır. "Yargıçlar devleti" anlamında bürokratik yapıya elbette yol açılmamalıdır.” (Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 3. Yasama Yılı 118. Birleşim 25/Haziran/2005 Cumartesi, )
[5] Türkiye Adalet Akademisi Kanunu, Kanun No: 4954, R.G.:31/7/2003 - 25185
Genel Kurul
Madde 12 - Genel Kurul; Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen aşağıdaki üyelerden oluşur:
a) Yargıtay Büyük Genel Kurulunun ikisi hukuk daireleri, ikisi ceza daireleri üyeleri arasından seçeceği dört üye.
[6] Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Kanun No: 4982, R.G.: 24/10/2003 - 25269
“Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu
Madde 14-/2.fık. Kurul; birer üyesi Yargıtay ve Danıştay genel kurullarının kendi kurumları içinden önerecekleri ikişer aday, … arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek dokuz üyeden oluşur.
[7] Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, Kanun No: 4054, R.G.:13/12/1994 - 22140
“Kurulun Teşekkülü
Madde 22- (Değişik: 2/7/2005-5388/3 md.)
Rekabet Kurulu, biri Başkan biri İkinci Başkan olmak üzere toplam yedi üyeden teşekkül eder.
Bakanlar Kurulu; iki üyeyi Rekabet Kurulunun, bir üyeyi Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, bir üyeyi Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığının, birer üyeyi ise Yargıtay, Danıştay ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin her boş üyelik için kendi kurumları içinden veya dışarıdan göstereceği ikişer aday arasından seçer ve atar.”
[8] Bkz. Tablo 2:
[9] Bkz. Tablo 3:
[10] Bkz. Tablo 3:
[11] Yargıtay Başkanı’nın 2005-2006 Adlî Yıl Konuşması,http://www.yargitay.gov.tr/tarihce/tarihce_aak/05_06.doc
[12] “Anayasa’daki mevcut düzenlenme biçimi itibariyle Yüce Divan’ kurumu, adil yargılanma ve doğal hâkim ilkeleri göz önünde bulundurulduğunda, yüce divanın oluşumu, yüce divanda yargılanması öngörülenler, sevk usulü, iddianamenin hazırlanması ile kararlarına karşı yeniden inceleme ve denetim yollarının açılması gibi konular bakımından tartışmalara sebebiyet vermektedir.”
[13] Duruşma ve hüküm
Madde 35 – Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla çalışırken, yürürlükteki kanunlara göre duruşma yapar ve hüküm verir.
Yüce Divan kararları kesindir.
[14] Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, Kanun No: 2949, R.G.:13/11/1983 -18220
[15] Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi, Sayı.10, s.273-317, s.281 vd., Sayı.15, s.358-382
[16] http://www.memurlar.net/haber/22798/
[17] X. Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

[18] “Türkiye’de adaletin kalitesini artırmak için, yüksek mahkemelerin tüm kararlarını içeren bir web sitesi oluşturulmasını ve bu web sitesine tüm hâkimlerin, Cumhuriyet savcılarının ve avukatların ulaşabilmesini tavsiye ediyoruz.” http://www.abgm.adalet.gov.tr/dokumanlar/ist2tr.pdf
[19] Tetkik Hakimlerinin görevleri:
Madde 26 - Tetkik hakimleri kurul ve daire başkanlarının kendilerine verecekleri dosya ve evrakı, süresinde inceleyerek bir rapor düzenlerler. Kararlara ve yapılacak işlere ilişkin düşüncelerini rapora yazıp kurullara açıklamakla yetinirler.
Birinci Başkan, kurul ve daire başkanlarının verecekleri diğer görevleri yerine getirirler.
[20] Yargıtay Üyelerinin görevleri:
Madde 25 - Yargıtay üyelerinin görevleri şunlardır:
1. Kendilerine verilecek dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyip kurula takrir etmek ve kararları yazmak,
[21] http://www.merno.org/dpttoplantisi/toplantirpr.asp Askeri Yargıtay Genel Sekreteri Deniz Yb. Nail Oral , “Askeri Yargıtay’da tetkik hakimliği kadrosu yoktur. Zaten bunu kabul etmiyorum.Yargıtay’daki bu uygulamanın ben Yüksek Yargıçlık kavramı ile bağdaştığına inanmıyorum.”
[22] “Üstü otel altı Yargıtayevi” Radikal Gazetesi 19 Mayıs 2005 http://213.243.28.21/haber.php?haberno=153165
[23] Üyelerin görevleri
Madde 58 – Üyeler, bulundukları dairelerde başkanlar veya dahil bulundukları kurullarda kurul başkanları tarafından kendilerine verilen dosyaları geciktirmeden inceleyerek görevli daire veya kurullara gerekli açıklamaları yaparlar, kararları yazarlar, dairelerin ve üyesi bulundukları kurulların toplantılarına katılırlar, düşünce ve görüşlerini bildirirler, oylarını verirler ve daire ile ilgili olmak üzere verilen diğer işleri görürler.
[24] İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi
Madde 6 - Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
[25] “T.C. Anayasası
C. Danıştay
Madde 155 – Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra: 13/8/1999 - 4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.”
[26] İdarî yargı alanında, gerçek anlamıyla istinaf (üst yargı denetimi) mahkemesi işlevinigerçekleştirebilmesi ve özellikle de Danıştay’ın mevcut aşırı iş yükünü azaltmak amacıyla, Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması ve örgütlenmesi ile çalışma usul ve esaslarına ilişkin 5235 sayılı Kanundaki yasal düzenlemeye paralel bir biçimde, Bölge İdare Mahkemelerinin yeniden görev ve yetki alanları belirlemeye yönelik kurumsal değişiklikler yapılacaktır.
[27] X. Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
[28] “Askerî mah­keme binalarının askerî hizmet alanları dışına çıkarılması sure­tiyle, ilgililerin rahatlıkla gire­bilecekleri ve du­ruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekân­ların düzenlen­mesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması;”(Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[29] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[30] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[31] Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevleri:
Madde 20 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.
[32] Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kararlarının sonuçları:
Madde 63 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Daireler ve Daireler Kurulu kararları kesin olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl eder. Bu kararlar aleyhine, ancak bu kanunda yazılı kanun yollarına başvurulabilir.
[33] Duruşmalı işlerde karar verilmesi:
Madde 51 – Duruşma yapıldıktan sonra aynı gün, zaruret halinde onbeş gün içinde karar verilmesi lazımdır.
Ara kararı verilen hallerde bu kararın yerine getirilmesi üzerine dosyalar öncelikle incelenir.
[34] Madde metni için bkz. yukarıda Danıştay başlıklı bölüm
[35] “Askerî mah­keme binalarının askerî hizmet alanları dışına çıkarılması sure­tiyle, ilgililerin rahatlıkla gire­bilecekleri ve du­ruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekân­ların düzenlen­mesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması;”(Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[36] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[37] Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun gerek oluşumu, gerek işleyişi, gerekse de idarî ve malî özerkliği açılarından en üst düzeyde tam bağımsız ve yüksek yargı birimi olarak, anayasal ve yasal temellerde mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Bu temelden hareketle, ilk olarak, Adalet Bakanı ve Bakan Müsteşarı’nın Yüksek Kurul’da görev almaması için gerekli anayasal ve yasal değişiklere gidilmeli; aynı zamanda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığı’nın idarî ve malî yapılanması dışına çıkarılmak suretiyle, kendine özgü bir ”Yüksek Yargı Yönetimi Organı” modeli haline getirilip, atipik bir en üst mesleki örgütlenme görünümünde, tam bağımsız bir özerk yapıya dönüştürülmelidir. (Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[38] 2006 İLERLEME RAPORU
4.23. Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar:
Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı, kurulun oy hakkına sahip yedi üyesinden ikisidir. Kalan beş üye ise Yargıtay ve Danıştay hakimleri arasından atanmaktadır. Belirtilen hususlar ışığında, bu yapılanma yargının tamamını temsil etmemekte,
[39] C) YÜKSEK HÂKÎMLER KURULU
I. Kuruluş.
MADDE 143.- Yüksek Hâkimler Kurulu, onsekiz asıl ve beş yedek üyeden kuruludur. Bu üyelerden altısı Yargıtay genel kurulunca, altısı birinci sınıfa ayrılmış hâkimlerce ve kendi aralarından gizli oyla seçilir. Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu, yüksek mahkemelerde hâkimlik etmiş veya bunlara üye olma şartlarını kazanmış kimseler arasından gizli oyla ve üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile üçer üye seçerler. Bu usûlle Yargıtay genel kurulunca iki, birinci sınıfa ayrılmış hâkimler ile Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu tarafından birer yedek üye seçilir.
[40] “Cumhurbaşkanının Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna üye atama yetkisinin kaldırılması ile hakim ve savcıların Kurul'a kendi temsilcilerini seçme hususunda yetkilendirilmeleri …” Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Cumhuriyetinde Yargı Sisteminin İşleyişi İstişari Ziyaret Raporu.
[41] VI. Savcılık.
MADDE 137.- (Değişik : 20/9/1971 - 1488 S. Kanun/md. 1 )
Cumhuriyet savcıları, idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdır.
Cumhuriyet savcılarının Yargıtay üyeliğine seçilmeleri dışında kalan bütün özlük işleri ve disiplin cezaları ile meslekten çıkarılmaları hakkında karar verme yetkisi Yüksek Savcılar Kurulunundur. Bu Kurulun kararları kesin olup bunlar aleyhine başka bir mercie başvurulamaz. Ancak disiplin ve meslekten çıkarma cezaları ile ilgili kararların bir defa daha incelenmesini Adalet Bakanı ve hakkında karar verilen Cumhuriyet Savcısı isteyebilir.(* )
Yüksek Savcılar Kurulu, Adalet Bakanının başkanlığında Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulunca seçilen üç asıl ve iki yedek üye ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Özlük İşleri Genel Müdüründen kurulur. Adalet Bakanı bulunmadığı zaman Kurula Cumhuriyet Başsavcısı Başkanlık eder.
[42] Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, Kanun No: 2461, R.G.: 14/5/1981 - 17340
[43] İşlerin gizliliği:
Madde 16 – Kurulda yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler gizlidir.
[44] Milli Güvenlik Kurulu Ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu, Kanun No: 2945, R.G.: 11/11/1983 -18218
Görüşme tutanakları
Madde 10 – Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında yapılan görüşmeler, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevlileri tarafından usulüne uygun şekilde tutanakla tespit edilir.
Kararların asılları ve görüşme tutanakları Genel Sekreterlikte saklanır. Tutanaklar ve görüşmeler açıklanamaz ve yayınlanamaz. Kararlar Milli Güvenlik Kurulunun vereceği karara göre açıklanabilir veya yayınlanabilir.
[45] Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, Adalet Bakanlığı'nın yargı idaresi ile ilgili birimleri ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu dâhil Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi gibi tüm yüksek yargı kuruluşlarının karar ve içtihatlarının eksiksiz işlendiği çevrimiçi ağ sitelerindeki her türlü dijital hukuksal bilgiye kolay, hızlı ve masrafsız erişimlerin herkese tam olarak sağlanamamakta olduğu görülmektedir.(Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[46] Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı, yargı mercilerine başvurulamaması nedeniyle, söz konusu Kurullar, âdeta birer özel idarî yargı organı niteliğine dönüştürülmüş olmaktadır. Bu durum, hukuk devleti ve adil yargılanma ilkeleri ile bağdaştırılamamaktadır. (Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[47] G. Hakim ve savcıların denetimi
Madde 144 – Hakim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hakimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırabilir.
[48] http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=14865&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=52
[49] İstişari Rapor
[50] Sınıflar ve kıdem:
Madde 15 – (Değişik: 22/12/2005 - 5435/6 md.)
Hâkimlik ve savcılık mesleği; üçüncü sınıf, ikinci sınıf, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıf olmak üzere dört sınıfa ayrılır.
[51] CHP GRUBU ADINA MESUT DEĞER (Diyarbakır)
Eğer, hâkimde, iyi not alırsan terfi edeceksin, iyi not almazsan terfi etmeyeceksin ve yetersiz sayılacaksın ve ülkenin yokluk ve mahrumiyet çeken yerlerinde görev yapacaksın, bir de, ücret yönünden mahrumiyetin olacak düşüncesi hâsıl olursa, bu durumda, hâkim, kararını verirken, haklıyı, adil olanı düşünmenin yanında, Yargıtaydan onayı geçecek bir karar vermeye de çalışacaktır. Hukukta ret, cezada beraat kararlarının onanma şansı yüksektir; yani, hâkim, üçüncü bir menfaat sahibi durumuna gelir. Oysa, yargıda tam tarafsızlık bilinci şarttır. Yargıtaydan geçmeyen dosya not getirmeyeceğine göre, hâkim ve savcı onu Yargıtaya götürmenin yollarını da arayacak, bu yolda nüfuzunu da kullanacaktır. Bu durum yargıya olan güveni de sarsmaktadır. http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=14865&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=52
[52] HSYK Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in soru önergesine verdiği yazılı cevap
….bazı adliyelerde açılan dava sayısının ise hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfileri bakımından gerekli asgarî sayının da altında olduğu; bu yerlerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kendilerini geliştirmede büyük güçlüklerle karşılaştıkları; dava sayısı az olduğundan terfi bakımından da sorun yaşadıkları….
….hâkim ve Cumhuriyet savcılarının mesleğe intibakları ve terfileri ile sosyal yaşantilanndaki zorlukların ortadan kaldırılmasını ve hâkim ve Cumhuriyet savaları ile adlî personelin iş yüküne bağlı olarak dengeli bir şekilde istihdam edilmesini temin etmek amacıyla; yıllık dava dosyası sayısı asliye mahkemelerinde 200, sulh mahkemelerinde 250'nin ve tüm mahkemelerde ise 1000'in altında olan veya dava dosyası sayısı belirtilen rakamlardan fazla olmakla birlikte coğrafi açıdan birbirine çok yafan ve ulaşımı kolay olan 136 ilçe adliyesi ile 3 ağır ceza mahkemesinin, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda yer alan yetkiye dayanılarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 9/6/2004 tarihli ve 278 sayılı Kararıyla kapatıldığı;
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/7/7-2912c.pdf, http://www2.tbmm.gov.tr/d22/7/7-3105c.pdf
[53] Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu dahil tüm yargı organlarına üye seçimlerinde, hâkim-savcı atama, terfi ve nakillerinde, yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesini zayıflatan siyasal yakınlığa bağlı etkilerin ve kişisel nüfuz kullanımlarının gittikçe yoğunluk kazanması; (Dokuzuncu Kalkınma Planı ÖİK Raporu)
[54] G. Hakim ve savcıların denetimi
Madde 144 – Hakim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hakimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırabilir.
[55] Yeniden inceleme ve itiraz:
Madde 73 – 6 Hakkında meslekten çıkarma cezası istenilen hakim ve savcılar İtirazları İnceleme Kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma hakkına sahiptir.
[56] Hâkim ve savcılara, kendi meslekî disiplin ve başarı durumlarını gösteren gizli dosyalara ve Adalet Bakanlığı Müfettişleri ile Personel Genel Müdürlüğü tarafından ayırma ve tetkik bürolarındaki tüm değerlendirme raporlarına ulaşabilme olanağı tam anlamıyla sağlanmamakta ve özellikle de, not sisteminin uygulamakta olması, yargıda hizmet kalitesi ve verim üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır.
[57] Müfettişlerce verilecek hal kağıtları:
Madde 24 – Adalet müfettişleri, denetimleri sırasında inceledikleri belgelere ve gözlemlerine dayanarak hakim ve savcılar hakkında düzenleyecekleri hal kağıtlarını ilgilinin gizli sicil dosyasına konulmak üzere Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderirler.
[58] Gizli sicil:
Madde 59 – Hakim ve savcıların her biri için gizli sicil dosyası tutulur. Gizli sicil dosyasına yetkililer tarafından düzenlenecek sicil raporlarıyla müfettişler tarafından verilen hal kağıtları ve mal beyannameleri konulur.
[59] Bkz. EK 9: Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun 2004/12 sayılı kararı
[60] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu
[61] Yeni ve eski denetim anlayışın ne olduğu, aralarındaki farkların neler olduğuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Veto edildiği için kanunlaşamayan Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun tasarısı hükümleri ile genel gerekçe ve madde gerekçeleri
[62] Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Kanun No:5018, R.G.: 24/12/2003 -2 5326
[63] Bkz. İç Kontrol Sistemi başlıklı beşinci kısım, madde 55 ila 67
[64] Anayasa, Madde 154 – 4/ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili, Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından gizli oyla belirleyeceği beşer aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
[65] Danıştay Başkanı, Başsavcısı, Başkanvekilleri ve Daire Başkanlarının nitelikleri, seçimleri ve görev süreleri
Madde 10-Danıştay Başkanı, Başsavcısı, başkanvekilleri ve daire başkanları kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tam sayısının salt çoğunluğu ile seçilirler.
[66] Konu ile ilgili bölümler için bkz.EK 1: http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ix/9kalkinmaplani20061208.pdf
[67] Ayrıntılı bilgi için bkz. http://plan9.dpt.gov.tr/
[68] Konu ile ilgili bölümler için bkz.EK 2: http://www.abgs.gov.tr/up2003/up.htm
[69] Konu ile ilgili bölümler için bkz.EK 3: http://www.basbakanlik.gov.tr/docs/hukumetprgtr.doc
[70] Konu ile ilgili bölümler için bkz.EK 4:
[71] Bkz.EK 6: http://www.abgm.adalet.gov.tr/
[72] Bkz.EK 7: http://www.abgm.adalet.gov.tr/
[73] Konu ile ilgili bölümler için bkz.EK 8: http://www.mfa.gov.tr/NR/rdonlyres/9033EEB0-E80C-46D0-AB4D-A5767882853A/0/IlerlemeRaporu_8Kasim2006_TamamininCevirisi1.pdf
[74] http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/12/siy94.html Adalet Bakanı Cemil Çiçek,"Anayasa'nın yargı bölümü değişmeli"
[75] http://www.adalet.gov.tr/duyuru/haber/ark05/2802%20Kanun.htm

[76] Bkz. Tablo 3:
[77] Bkz. Tablo 2:
[78] Bkz. Tablo 3:
[79] X. Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

[80] “Türkiye’de adaletin kalitesini artırmak için, yüksek mahkemelerin tüm kararlarını içeren bir web sitesi oluşturulmasını ve bu web sitesine tüm hâkimlerin, Cumhuriyet savcılarının ve avukatların ulaşabilmesini tavsiye ediyoruz.” http://www.abgm.adalet.gov.tr/dokumanlar/ist2tr.pdf
[81] Yargıtay Üyelerinin görevleri:
Madde 25 - Yargıtay üyelerinin görevleri şunlardır:
1. Kendilerine verilecek dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyip kurula takrir etmek ve kararları yazmak,
[82] Tetkik Hakimlerinin görevleri:
Madde 26 - Tetkik hakimleri kurul ve daire başkanlarının kendilerine verecekleri dosya ve evrakı, süresinde inceleyerek bir rapor düzenlerler. Kararlara ve yapılacak işlere ilişkin düşüncelerini rapora yazıp kurullara açıklamakla yetinirler.
Birinci Başkan, kurul ve daire başkanlarının verecekleri diğer görevleri yerine getirirler.
[83] “Türkiye’de adaletin kalitesini artırmak için, yüksek mahkemelerin tüm kararlarını içeren bir web sitesi oluşturulmasını ve bu web sitesine tüm hâkimlerin, Cumhuriyet savcılarının ve avukatların ulaşabilmesini tavsiye ediyoruz.” http://www.abgm.adalet.gov.tr/dokumanlar/ist2tr.pdf
[84] Üyelerin görevleri
Madde 58 – Üyeler, bulundukları dairelerde başkanlar veya dahil bulundukları kurullarda kurul başkanları tarafından kendilerine verilen dosyaları geciktirmeden inceleyerek görevli daire veya kurullara gerekli açıklamaları yaparlar, kararları yazarlar, dairelerin ve üyesi bulundukları kurulların toplantılarına katılırlar, düşünce ve görüşlerini bildirirler, oylarını verirler ve daire ile ilgili olmak üzere verilen diğer işleri görürler.
[85] İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi
Madde 6 - Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
[86] “T.C. Anayasası
C. Danıştay
Madde 155 – Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra: 13/8/1999 - 4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.”
[87] “T.C. Anayasası
C. Danıştay
Madde 155 – Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra: 13/8/1999 - 4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.”
[88] İdarî yargı alanında, gerçek anlamıyla istinaf (üst yargı denetimi) mahkemesi işlevinigerçekleştirebilmesi ve özellikle de Danıştay’ın mevcut aşırı iş yükünü azaltmak amacıyla, Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması ve örgütlenmesi ile çalışma usul ve esaslarına ilişkin 5235 sayılı Kanundaki yasal düzenlemeye paralel bir biçimde, Bölge İdare Mahkemelerinin yeniden görev ve yetki alanları belirlemeye yönelik kurumsal değişiklikler yapılacaktır.
[89] X. Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
[90] “Askerî mah­keme binalarının askerî hizmet alanları dışına çıkarılması sure­tiyle, ilgililerin rahatlıkla gire­bilecekleri ve du­ruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekân­ların düzenlen­mesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması;”(Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[91] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[92] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[93] Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevleri:
Madde 20 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.
[94] Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kararlarının sonuçları:
Madde 63 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Daireler ve Daireler Kurulu kararları kesin olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl eder. Bu kararlar aleyhine, ancak bu kanunda yazılı kanun yollarına başvurulabilir.
[95] Duruşmalı işlerde karar verilmesi:
Madde 51 – Duruşma yapıldıktan sonra aynı gün, zaruret halinde onbeş gün içinde karar verilmesi lazımdır.
Ara kararı verilen hallerde bu kararın yerine getirilmesi üzerine dosyalar öncelikle incelenir.
[96] Madde metni için bkz. yukarıda Danıştay başlıklı bölüm
[97] “Askerî mah­keme binalarının askerî hizmet alanları dışına çıkarılması sure­tiyle, ilgililerin rahatlıkla gire­bilecekleri ve du­ruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekân­ların düzenlen­mesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması;”(Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu)
[98] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet ÖİK Raporu
[99] 2006 İLERLEME RAPORU
4.23. Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar:
Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı, kurulun oy hakkına sahip yedi üyesinden ikisidir. Kalan beş üye ise Yargıtay ve Danıştay hakimleri arasından atanmaktadır. Belirtilen hususlar ışığında, bu yapılanma yargının tamamını temsil etmemekte,
[100] Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, Kanun No: 2461, R.G.: 14/5/1981 - 17340
[101] İşlerin gizliliği:
Madde 16 – Kurulda yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler gizlidir.
[102] Dokuzuncu Kalkınma Planı Adalet Hizmetleri ÖİK Raporu
[103] http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=14865&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=52
[104] İstişari Rapor
[105] Bkz. Ek 7:
[106] CHP GRUBU ADINA MESUT DEĞER (Diyarbakır)
Eğer, hâkimde, iyi not alırsan terfi edeceksin, iyi not almazsan terfi etmeyeceksin ve yetersiz sayılacaksın ve ülkenin yokluk ve mahrumiyet çeken yerlerinde görev yapacaksın, bir de, ücret yönünden mahrumiyetin olacak düşüncesi hâsıl olursa, bu durumda, hâkim, kararını verirken, haklıyı, adil olanı düşünmenin yanında, Yargıtaydan onayı geçecek bir karar vermeye de çalışacaktır. Hukukta ret, cezada beraat kararlarının onanma şansı yüksektir; yani, hâkim, üçüncü bir menfaat sahibi durumuna gelir. Oysa, yargıda tam tarafsızlık bilinci şarttır. Yargıtaydan geçmeyen dosya not getirmeyeceğine göre, hâkim ve savcı onu Yargıtaya götürmenin yollarını da arayacak, bu yolda nüfuzunu da kullanacaktır. Bu durum yargıya olan güveni de sarsmaktadır. http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=14865&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=52
[107] HSYK Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in soru önergesine verdiği yazılı cevap
….bazı adliyelerde açılan dava sayısının ise hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfileri bakımından gerekli asgarî sayının da altında olduğu; bu yerlerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kendilerini geliştirmede büyük güçlüklerle karşılaştıkları; dava sayısı az olduğundan terfi bakımından da sorun yaşadıkları….
….hâkim ve Cumhuriyet savcılarının mesleğe intibakları ve terfileri ile sosyal yaşantilanndaki zorlukların ortadan kaldırılmasını ve hâkim ve Cumhuriyet savaları ile adlî personelin iş yüküne bağlı olarak dengeli bir şekilde istihdam edilmesini temin etmek amacıyla; yıllık dava dosyası sayısı asliye mahkemelerinde 200, sulh mahkemelerinde 250'nin ve tüm mahkemelerde ise 1000'in altında olan veya dava dosyası sayısı belirtilen rakamlardan fazla olmakla birlikte coğrafi açıdan birbirine çok yafan ve ulaşımı kolay olan 136 ilçe adliyesi ile 3 ağır ceza mahkemesinin, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda yer alan yetkiye dayanılarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 9/6/2004 tarihli ve 278 sayılı Kararıyla kapatıldığı;
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/7/7-2912c.pdf, http://www2.tbmm.gov.tr/d22/7/7-3105c.pdf
[108] Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, Kanun No: 2949, R.G.:13/11/1983 - 18220
[109] Yargıtay Kanunu, Kanun No: 2797, R.G: 8/2/1983 -17953
[110] Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, Kanun No: 2461, R.G.: 14/5/1981-17340
[111] Danıştay Kanunu, Kanun No: 2575, R.G.: 20.1.1982 - 17580

Hiç yorum yok: